Darbeci generaller nihayet hâkim karşısına çıktılar.

Ve yargılanmaya başladılar!

Ama şu tesadüfe bakın ki hiçbirinin darbeden haberi yok!

“Haberlerinin” olmaması bir yana “ilgilerinin” de olmadığını iddia ediyorlar. Bazı şeyleri ise “kavrayamamış” ya da “anlayamamış” gibi davranıyorlar.

Çoğu kez de hatırlayamıyorlar!

 

Mesela, “Darbeyi kim yapmış olabilir?” sorusuna verdikleri cevaplarda yaptıkları gibi. Aylardır “kendi kendilerine bu soruyu soruyorlarmış” ama bir türlü “cevabını” bulamıyorlarmış.

Sahi, bu insanların darbe ile bir alakaları yoksa “hain kalkışma” kimin eseri olabilir? “Görünmeyen güçler” böyle bir şeyi kotarmış ve suçu bunların üzerine atmış olabilir mi?

Elbette böyle bir masala “inanacak kadar saf adam” bulmak çok zordur.

 

Zira biliniyor ki örgüt kendilerine “Suçlamaları kabul etmeyin” emrini vermiştir. “Emir demiri keser” derler ya bunlar da emir gelince darbe ile ilgili tüm bildiklerini unutmuş olmalılar.

Şimdi, “Bilmiyorum, haberim yoktu, hatırlamıyorum” ile idare ediyorlar. Bir süre sonra ise, “Ben yapmadım, o yaptı” havasına gireceklerinden hiç şüphemiz yok. Hem “haberlerinin olmadığını” söylüyorlar hem de bir ay önce böyle söylentilerin dillendirildiğini ifade ediyorlar.

 

Ülke bir “darbe badiresi” atlatıyor.

İki yüz kırk üç şehit veriliyor.

Binlerce yaralı söz konusu!

Ama kimsenin haberi yok! Ama hiçbiri bilmiyor!

Bu beyanlar “milleti aptal yerine koymaya” çalışmaktan başka ne olabilir?

Darbe öncesi yıllarca milleti kafaya aldıkları ve soyup soğana çevirdikleri yetmiyormuş gibi darbe teşebbüsünün ardından aynı taktiği uygulamaya çalışmaları oldukça manidar. Oysa “hangi taş” kaldırılsa altından bu örgüt çıkıyor.

Tüm devlet kurumlarını ele geçirmek için her türlü çabayı göstermişler ama takdir-i ilahi son dakikada oyun bozulmuş. Şimdi “inkâr” yolunu seçerek “paçalarını kurtarmaya” çalışıyorlar ama nafile!

Ne kadar “ilgimiz ve bilgimiz yok” deseler de bu ifadeler “güneşi balçıkla sıvamaya” çalışmaktan öteye geçmiyor.