Din büyüklerine açık dilekçemdir
İcazetli âlim ve fakihlere… İcazetli gerçek mürşid ve şeyhlere… Cemaatlerin reislerine, büyüklerine, ağabeylerine… Aydın ve ziyalı Müslümanlara… İhlaslı ve ahlaklı Müslüman medya mensuplarına… Ehl-i Sünnet ve Cemaat Fırka-i Nâciye dairesinde bulunan İlahiyatçı hocalara:
Samimî selam ve hürmetlerimi sunar, ellerinizden öperim.
Sizlere basın yoluyla gönderdiğim bu dilekçemin konusu Ümmet birliğidir.
Şu anda gerek Türkiye’de, gerekse İslam âleminde Ümmet birliği yoktur. Yekun sayıları bir buçuk milyar olan Müslümanlar paramparçadır. İttihad-ı İslam, uhuvvet-i imaniye lâfta kalmış, fitne fesat tefrika ayyuka çıkmıştır.
İslam dünyasında binlerce, on binlerce cemaat, tarikat, hizip, fırka, grup, parça, sekt vardır ama Ümmet birliği, Ümmet teşkilatı, Ümmet hiyerarşisi yoktur. 1924’ten bu yana, sûrî de olsa bir Halife bulunmamaktadır. Müslümanlar, şirâzesi dağılmış bir kitabın sayfaları gibi perişan vaziyette muhalif rüzgarların önünde sürüklenmektedir.
Bu parçalanma yüzünden, bir buçuk milyarlık İslam âlemi 9 milyonluk Siyonist devlet ile başa çıkamamaktadır.
Hiçbir İslam ülkesinde, Kur’ana Sünnete Şer’-i şerife Ehl-i Sünnete İslam ahlakına ve hikmetine dayalı bir devlet ve idare sistemi yoktur.
Müslümanların tek bir Ümmet olmaları ve mâruf ile emr edip, münkerdennehy etmeleri farzdır.
Müslümanların, Allah’ın emirlerine ve hükümlerine uygun bir hayat sürmeleri hem hakları, hem de vazifeleridir.
Müslümanların Dârü’l-İslâm’da Müslümanca yaşamaları gerekmez mi?
Bütün mü’minlerin kardeş olmaları, birbirlerine kardeşçe muamele etmeleri gerekmez mi?
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Birlik rahmettir, tefrika (bölünmüşlük) azaptır” buyurmuşlardır.
Fahr-i Kâinat, “Zamanındaki İmam’a biat etmeden ölen, sanki cahiliyet ölümüyle ölmüş olur” uyarısını yapmışlardır.
Bendeniz bu yazıyı eskiden yazamazdım. Bugün elhamdülillah memleketimizde din ve fikir hürriyeti var ve yazabiliyorum.
Evrensel insan haklarının ışığında, Müslümanların birleşmelerinde, tek bir Ümmet teşkilatı kurmalarında, başlarına râşid, fazıl, âdil bir İmam seçip ona biat ve itaat etmelerinde hiçbir sakınca yoktur.
Müslümanlar birlik ve beraberlik içinde hareket etmedikleri için İslam dünyası büyük kötülüklerle, fitne ve fesatlarla, facialarla, azaplarla. zilletlerle çalkalanıyor. Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Yemen, Mısır, Somali, Libya, Bangladeş, Nijerya… Saymakla bitmez.
Elde şöyle veya böyle birleşme imkanı, hürriyeti, fırsatı varken; hâlâ paramparça, bölük pörçük kalmak Müslümanlara yakışmaz.
Ülkemizde hayırlı hizmetler gören islamî cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler, sivil kuruluşlar bulunmaktadır.
Bunların hepsi yasal sınırlar içinde faaliyet göstermektedir.
Artık yasal birleşmenin zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir.
Âcizâne teklifim şudur:
En az on ciddî cemaat ve tarikatın reisleri ve temsilcileri bir araya gelmeli ve birleşme, Ümmetleşme, ittihad ve uhuvvet müzakereleri yapmalıdır.
Cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler, meşrepler yine olacaktır ama bunlar bir konfederasyon veya federasyon bünyesinde toplanacaktır.
Siyasete karışmayacaklar, politikanın üstünde ve dışında kalacaklardır.
Her türlü darbe teşebbüsü cinnetinden uzak duracaklardır.
İslam, İman, Kur’an, Sünnet, Şeriat, İslam ahlakı, İslam hikmeti hizmetleri konusunda müşterek=ortak bir plan, program, proje hazırlayacaklardır.
En az bir milyonluk bayi satışı olan bir tek büyük gazeteleri, yine bir milyon tirajlı büyük bir dergileri, en az beş milyon vatandaşın seyr edeceği büyük bir tv.’leri olacaktır. (Kendi özel bültenleri ve kapalı devre dergileri olabilir.)
Müslümanlar arası çatışmalara, çekişmelere, düşmanlıklara ve rekabete fırsat ve izin vermeyeceklerdir.
Yıkıcı muhalefet yapmayacaklardır.
Fırka-i NâciyeEhl-i Sünnet ve Cemaat Sevad-ı Âzam dairesi içinde olacaklardır.
Hayırlı işlerde kardeşçe müsabaka edecekler, yarışacaklardır.
Hiçbir cemaat, tarikat, grup, parça, hizip veya fırka kendisini İslam ile özdeşleştirmeyecektir.
Ehl-i Sünnet dairesi içindeki kuruluşlar, değerlerini ötekileştirmeyecektir.
Her grup kendi meşrebine göre hizmet etsin ama mutlaka ortak bir plan, program, proje, metot olsun.
Din sömürüsüne, israfa, her türlü beyinsizliğe ve azgınlığa karşı etkili tedbirler alınsın, sıkı denetim yapılsın.
İslamî parçalar israftan, plansızlıktan, lüks harcamalardan, yanlış yatırımlardan, kısır çekişmelerden uzak dursunlar.
Bid’atler, yanlışlar, hatâlar tenkit edilecekse (ki edilmelidir) mutlaka ilmin, irfanın, ahlakın, kardeşliğin, firasetin, sağduyunun ışığında ve sınırları içinde edilsin.
Başlangıçta on büyük cemaat, konfederasyon veya federasyon şeklinde böyle bir birlik kurarsa, inşaallah zamanla diğer nice cemaat tarikat dernek ve vakıf da buna katılır ve özlenen ittihad ve uhuvvet, planlı programlı hizmet peyderpey sağlanır; Müslümanlar güçlenir, izzet ve tevfik kazanır.
Bir kere daha tekrarlıyorum: Bu birleşme Fırka-i NâciyeEhl-i Sünnet ve Cemaat dairesinde olacaktır ama bid’atçilerle olumsuz, zararlı, fitne ve fesada yol açan çatışmalara da girilmeyecektir.
Hürmetlerimle arz ederim.
ÜMMET ŞUURU
Bütün mü’minler tek bir Ümmettir. Allahın emri, Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) tavsiyesi böyledir. Ümmet birliği rahmettir, tefrika (bölünme parçalanma çekişme) azaptır. Bütün Müslümanlarda Ümmet birliği, ittihad-ı İslam, iman kardeşliği şuuru bulunmalıdır. Birliğe zarar veren çekişme ve tepişmelerden kaçınmalıyız. Her Müslüman, “Ben Ümmet-i Muhammed’tenim” demeli ve bu bağlılığın gereklerini yerine getirmelidir. Bütün Fırka-i Nâciye Müslümanları bir araya gelmelidir. Ümmet birliğinin sarsılması, dinamitlenmesi en büyük hıyanet ve faciadır. Ümmet şuuru yitirilir, onun yerini alt-kimlikler, cemaat ve tarikat holiganlıkları, militanlıkları, fanatizmleri, asabiyetleri alırsa; zillet, mağlubiyet ve esaret gelir, çok sayıda Müslüman az sayıda kafire yenilir. Olumlu çeşitlilik, farklılık elbette olacak ama Ümmet çatısı altında, dairesi içinde olacaktır.