Tabutla çıkacaklar!
Önceki gün Sincan’da, 15 Temmuz Genelkurmay Davası’nın görüldüğü mahkeme salonundaydık…
“Genelkurmay Davası”, aynı zamanda “Çatı Dava” olarak da isimlendiriliyor.
15 Temmuz darbe girişimi Genelkurmay’da başladı. Önce Genelkurmay Başkanlığı işgal edildi; ardından Hulusi Akar ve diğer darbe karşıtı komutanlar etkisiz hale getirildiler ve Akıncı Üssü’ne götürüldüler. Genelkurmay, sabah saatlerine kadar hem darbenin merkez üslerinden biri oldu, hem de darbeye direnen vatandaşların işgalden kurtarmaya çalıştıkları bir hedef oldu. 11 sivil burada şehit oldu, 42 sivil de yaralanarak gazi oldular.
Sabah saatlerinde darbeciler Genelkurmay’ın tüm görüntü kayıtlarını yok etmek istediler. Bilgisayar harddisklerini önce tankın altında ezdiler, sonra yaktılar. Arkalarında hiçbir delil bırakmadıklarını zannediyorlardı. Ancak, görüntülerin önemli bir kısmı bulundu. Darbeye iştirak etmediğini söyleyen sanıkların, video ve fotoğraf kayıtlarıyla darbenin bizzat içinde oldukları belgelendi, delillendirildi.
Eldeki deliller sadece dijital malzemeler değil: Tanık ifadeleri, gizli tanık ifadeleri, itiraflar, telefon kayıtları, ilişkiler ve daha nice deliller, sanıkların hemen tamamının darbeye iştirak ettiklerini şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.
Genelkurmay Davası’nda yargılanan sanıkların hemen tamamı suçüstü yakalanmış durumdalar. Kendilerini bekleyen cezalar da oldukça fazla. Örneğin, Türkiye genelinde 249 şehidimizin katledilmesinden sorumlu tutuluyorlar ve sadece bu bile, 249 kez müebbet hapse tekabül ediyor. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, yaralama, özgürlüğü kısıtlama ve benzeri suçlar da eklenince ceza daha da kabarıyor.
Sanıklar, bir çıkış yolları olmadığını biliyorlar. Kendileri için tüm umutların tükenmiş olmasının verdiği bir “rahatlık” içindeler.
Mahkemelerdeki “rahat” tavırları sadece tükenmişlikten kaynaklanmıyor. Bütün delillere rağmen, ilk ifadelerini işkence altında verdiklerini söylüyor ve alay edercesine tamamı suçsuz olduğunu iddia ediyor. Türkiye mahkemelerine, Türk milletine değil; asıl sahiplerine, kendilerini ajan olarak, maşa olarak, hain olarak kullanan Batı’ya şirin görünmeye, oraya mesaj göndermeye çalışıyorlar.
Mahkeme Başkanı da bu oyunu görmüş olmalı ki, yargılamanın pürüzsüz şekilde ilerlemesi için son derece hassas davranıyor.
Karşımızda haysiyet, şeref yoksunu bir sanık profili var. Fetullah Gülen tarafından bütün insani ve kutsal değerleri yok edilmiş, robota döndürülmüş; aklı, iz’anı, vicdanı, aileyi, vatanı, namusu ve diğer tüm insani değerlerini silip atmış bir kitleden bahsediyoruz.
En küçük bir namus, şeref ya da haysiyet kırıntıları olsa, zaten kendilerini savunurken “ben korkağım”, “ben akılsızım”, “benim muhakeme yeteneğim yok, benim askeri becerim yok, benim analiz kabiliyetim, terörle tatbikatı, tatbikatla darbeyi birbirinden ayıracak bir beynim yok” manasına gelecek sözler sarf etmezlerdi.
En küçük bir namus, şeref, haysiyet kırıntıları olsa, zaten 16 Temmuz sabahı, darbeyi beceremediklerini görüp, silahlarındaki kurşunu beyinlerine sıkarlardı.
İşte onun için, sabırlı olacağız. Müsterih olacağız.
Tüm şehit ailelerimiz, gazilerimiz rahat olsunlar.
Bugün haysiyetsizce sırıtanların yüzlerine, son gün, cezaları tebliğ edildiğinde bakacağız.
Ne şarlatan Fetullah kurtarabilir onları, ne birbirlerine anlattıkları rüyalar, ne de haince hizmet ettikleri Batılı efendileri…
Rahat olun… Müebbedlere mahkum suçlular oradan ancak ve ancak tabutla çıkacaklar. Öldüklerini bile duyan olmayacak. Kimse tabutlarını sahiplenmeyecek. Mezarları bile bilinmeyecek.
Öyle sersefil olacaklar ki, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada ve asırlar boyunca darbeye teşebbüs etmenin, vatana ihanetin, şarlatanların arkasından gitmenin, akılsızlığın bedelini nasıl pahalı ödedikleri ibretlik öyküler olarak nesillerden nesillere anlatılacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.