“Dilini kalbine yanaştır”
Dil yarası yaraların en derini... Dilin verdiği acı acıların en yakıcısı… Dil, kalbe tâbi olmazsa kırıp döker, verdiği hasar büyük olur. Dilin sokması, yılan sokmasından beter, demiş atalarımız.
Diliyle dostunu yaralayanlara Hz. Mevlânâ, Mesnevî’sinde (cilt:3) ağır konuşuyor: “Söküklerini dik sözlerinin, dilini kalbine yanaştır. Kalbinden geçmeyeni diline değdirme.”
Bunun için, “Dil, insanın terazisidir” (Mârifetnâme) sözünü birbirine dost olanlar bilmeli önce.
Dil isabetle kullanılmazsa, ameli ve ahlâkı düzgün olsa da sahibini sevimsiz kılar. Hz. Pîr’in, (a.g.e., cilt:3) dili kibar olmayan Müslümana “Dilini arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme” demesinin sebebi budur.
“DİL PENAH-I KİBRİYA’DIR YIKMA GÖNLÜN KİMSENİN”
Ehl-i irfan asırlardır “âfatül lisan”, yâni dil âfeti nasihatleri etmiş. Dostluk yolunda gidenler bu âfete uğramamak için “Dil penah-ı Kibriya’dır yıkma gönlün kimsenin / Genç-i esrar-ı Hüda’dır yıkma gönlün kimsenin” diyen Seyyid Nesimi’nin türkülerini dinlemeli. (Türkü Dosyası)
Diyor ki: Dil yüce Allah’ın evi ve gizli hazinesidir. Onunla kimsenin gönlünü yıkma.
Gönle yumuşak söz kadar tesir eden başka bir şey yok. Tâhâ sûresi 44. âyetinde “Ona (Firavun) yumuşak söz söyleyin. Belki o, nasihat dinler veya Allah’tan korkar” buyuruluyor.
Firavun gibi bir azgına dahi yumuşak konuşulması emredildiğine göre, demek ki “gönüllerin anahtarı yumuşak dil…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.