Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Gülen, yalancının biri!

Gülen, yalancının biri!

Reina saldırganına silahı veren kişi şu anda Danimarka’da elini kolunu sallayarak dolaşıyormuş. Türkiye haber vermiş, Danimarka polisi şüpheliyi gözaltına almış, sonra serbest bırakmış. Tıpkı Belçika’da Fehriye Erdal’ın yakalanıp serbest bırakılması gibi. 

Gülen şimdi çıkmış “uluslararası bir tahkikat komisyonu” kurulmasını istiyor.

15 Temmuz’un yıldönümünde batı medyası FETÖ’nün emrinde.

AB ülkeleri, NATO müttefiklerimiz, FETÖ ile ilgili olarak bizden kanıt istiyorlar. Kanıt aslında kendi arşivlerinde.  

Erdoğan’a konuşma “izni” vermeyenler, güya terör örgütü olarak gördükleri PKK’ya yürüyüş, toplantı izni veriyorlar.

Hani AB ülkelerinde toplantı ve gösteri izne tabi değildi.

Gülen milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyor. Birileri de bu yalancıya inanıyor. Bu adam takiye ile yalancılığı birbirine karıştıran bir yalancılar kralı! Yalan söylerken yüzü de kızarmıyor ve birileri de nasıl uyutulmuşlarsa, bu yalanları “hakikat”miş gibi alıyor ve tekrarlıyor..

Gülen bütün bir geçmişi inkâr ediyor. İlginçtir, Ergenekon, Balyoz konusuna hiç girmiyor. FETÖ’nün darbeci, müdahaleci siyasi kripto kimliği bugünün gerçeği değil ki! Ergenekon davası sırasında da yazıldı, çizildi. Yani çok önceden deşifre oldu bu yapı. Ben çeyrek asırdır yazıp çiziyorum. 

İsveç Merkezli (sözde) düşünce kuruluşu Stockholm Center For Freedom bir 15 Temmuz raporu yayınlamış. Tabi bu vesile ile açılan davaların iddianamelerinin özeti değil, Gülen’le yapılan röportajın metni yayınlanıyor bu vesile ile.

Gülen’e göre darbe olacağı bazı yayın organlarında kısık sesle dile getiriliyormuş. Kısık sesle değil, açık açık yazıp çiziyorduk bu lanet olası adamları üzerine niye gidilmiyor diye.

Hablemitoğlu yazmadı mı daha önce. Yazmayan kaldı mı?

Gülen ordu içinde bir grubun darbe yapacağına dair basında yazılar çıkıyormuş, kendi de böyle haberdar olmuş. Genelkurmay Başkanının bu yönde bazı temaslarından haberi varmış. Darbenin arkasında Erdoğan varmış. Suç kendi cemaatine yıkılmak istenmiş, kendi başından beri darbelere karşı imiş.

Bu adam insanın aklı ile dalga geçen aşağılık bir yalancı ve bu sahtekâra mikrofon uzatıp, onun yalanlarına destek verenler de ondan daha aşağılık adamlar.

Tam bir tiyatro oynanıyor..

Gülen bu vesile ile vurmayı da ihmal etmiyor: “Başkanlık adı altında Ortadoğu ülkelerinde görülen Baas tipi bir diktatörlük tesis ediliyor”muş.

Hapistekilerin hepsi masummuş.

Be sahtekâr adam diyor ki, ülkenin nitelikli elemanlarının tümü ya içeri atılmış, ya ülkeyi terketmiş. Onların kim oldukları ortada. Sınav sorularını çalıp makam mevki sahibi olmuş kişiler değil mi? Kamu kaynaklarını hortumlayan kişiler değil mi bunlar?

Bunlar bizim akrabalarımız, komşularımız, uzakta birileri değil. Bunları tanımayan, bilmeyen kalmadı ki!

Diyor ki “Darbe tiyatrosunun içinde olan hizmetin temel değerlerine ihanet etmiştir”. O zaman insanlar bu sahtekârlık karşısında susmaya devam ediyorlarsa, onlar birer dilsiz şeytana dönüşmektedirler. Yakınları bu ihanet şebekesinin içinde olup da, bu yalanlar karşısında susan siyaset erbabının, iş adamları da bu cinayete ortaklık etmektedirler. Onlara da lanet olsun!

Gülen’e göre Türkiye mafyatik bir yapıya dönüşmüş! Soru da, cevap da kurgulanmış. 

Aslında Gülen’in kurguladığı mantıkla Kılıçdaroğlu’nunki aynı. İkisinin mantığı da Michael Rubin’in mantığı. Yani bu sözler “sahibinin sesi”.

Batıdan birileri bu sözlere teşne. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Sonra da birilerine bu mesajı içeride yayma görevi veriliyor sanki. Sanki anlatılanlar gerçekmiş gibi, hiçbir eleştiri ve yoruma tabi tutulmadan, arkasında batılı bir strateji kuruluşunun etiketi ile servis ediliyor.

Adam, oradan konuşuyor, biri de buradan aynen tekrar ediyor. 

Gülen bir yalan makinesi! İftira makinesi! 

15 Temmuz aslında herkesin eteğindeki taşları dökmesi için iyi bir vesile oldu. Bir de bu vesile ile kim kimdir daha iyi anlaşılıyor.

Bu tartışma sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada batının ikiyüzlülüğünü, çirkin yüzünü ortaya çıkartan bir turnusol kâğıdı. PKK/PYD olayı da öyle. Batı FETÖ kamburu ile bir yere gidemez. Sisi gerçeği gibi FETÖ gerçeği batının utancı olacak. Bu mızrak çuvala sığmaz. FETÖ batının sırtındaki kamburdur.

FETÖ deşifre oldu. Kullanma süresi de doldu. Biz onları içimizden attık. Şimdi artık onlar batının başına bela olacaklar. İrangate gibi, Watergate gibi FETÖ de bunların ellerinde patlayacak. Bir iç politika sorunu haline gelecek.

Batılılar gerçeği biliyorlar. Gerçek işlerine gelmiyor. Onun için yalana sığınıyorlar ve kendi uydurdukları yalanların arkasına saklanıyorlar.

İşin ilginç yanı, gerçeğin farkında olan ve bu işten rahatsızlık duyan kişiler, kuruluşlar ve muhalefetin, basının ağzını bıçak açmıyor. Çünkü bu zehirli sarmaşık derin devletin ağları içinde yuvalanmış odaklardan besleniyor ve herkes bu yapıdan korkuyor. Bu işin ucunun nereye varacağı konusunda kuşku duyuyor insanlar. F. Gülen’in rahatlığı da buradan kaynaklanıyor. Gülen “Beni feda etmeye kalkarlarsa bunun içerideki faturası büyük olur” havasında. Yani sığındıkları ülkelerde de tehdit ve şantaja başvuruyorlar. Ve herkes birbirinin gözüne bakıyor. Sistem bir çözüldüğünde, bir yerden bu iş patladığında domino taşları gibi birbirlerinin üzerine devrilecekler.

Dikkat ederseniz 28 Şubat’ın kripto elemanları da susuyor. Çünkü dış güçler, içerideki işbirlikçilerini bloke ediyorlar.

Ama artık bu işin geri dönüşü yok. Bir gün mutlaka bu iş patlayacak ve bu patlama zamanı ne kadar geç olursa bu işin failleri açısından durum bir o kadar dehşetli ve trajik olacak.

Gülen’in açıklamaları ve strateji kuruluşunun yaptığı ise bir trajediyi gizlemek için, sırrı deşifre olmuş komik bir illüzyon gösterisinden başka bir şey değil. Selam ve dua ile.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi