Dehşetli yangınlar içinde
Dünya ve insanlık barışa, huzura, adalete, güvenliğe doğru mu ilerliyor; yoksa savaşa, huzursuzluğa, zulme, güvensizliğe doğru mu?
Gidiş, iyiye değil, kötüye doğru ise; ne yapmamız gerekir, ne yapabiliriz?
Yapmamız gereken birinci şey, realist olmak ve gerçekleri görmektir.
Alabileceğimiz tedbirler var mıdır?
Kısaca sayayım:
1. İyilikten yana olmak, kötülüğe karşı olmak. Din dilinde buna emr-i mâruf ve nehy-i münker deniyor.
2. Belalardan, âfetlerden, musibetlerden korunmak için dua etmek, Allaha sığınmak.
3. Sabr ederek, namaz kılarak, hayırlı işler (sâlih ameller) yaparak Allahtan yardım istemek.
4. Bilhassa sadaka vermek. Sadaka, profesyonel dilenciye bir lira vermek değildir. Gerçek fakirleri ve miskinleri bulup onlara yardım etmektir.
5. Gaflete düşmeyip, uyanık olmaktır.
6. Ülkenin ve dünyanın iyi olması için, ıslah (iyileştirme) için, nasıl çalışmak gerekiyorsa öyle çalışmaktır.
7. Allah’ın rahmeti cemaat (Ümmet), topluluk, birlik üzerinedir. Müslümanların tek bir Ümmet olmaları için çalışmaktır.
8. Tefrika ile, fitne fesatla, bölünme ve parçalanma ile mücadele etmektir.
9. Şehvetlerine kapılan, azan kuduran, isyan eden fertler (bireyler) ve toplumlar helak olur, başlarına afet iner. Bu kötü akıbetten kurtulmak için ibadete, taate, ahlaka, fazilete, ihlasla, taqvaya
yönelmektir.
10. Halkı uyarmaktır, aydınlatmak, bilgilenmektir.
11. Müslümanların birbirlerini sevmeleri ve desteklemeleri için çalışmaktır.
12. Müslümanların müşrikleri, kafirleri, münafıkları, deccalcıları dost ve velî edinmemeleri için çalışmaktır.
***
İnsanların kötülerinin çok azdığı, çok isyan ettiği, çok kudurduğu zamanlarda; iyiler onları engellemezse, büyük savaşlar çıkar, büyük kıyımlar ve kırımlar olur.
İlk iki dünya savaşının ana sebebi beyinsizliktir.
Dünyada ve Türkiye’de beyinsizlikler, açıkta işlenen büyük günahlar, dehşetli zulümler, azgınlığın her türlüsü ayyuka çıkmıştır. Genel bir suç, günah, ahlaksızlık patlaması yaşanmaktadır.
Eskiden Avrupa’da az veya çok Musevilik ve Hıristiyanlık ahlakı vardı. Son yıllarda, bu ahlakın yerini pagan ahlakı almıştır.
Kutsal kitaplarda yazılan bütün ahlaksızlıklar, kötülükler, büyük günahlar, cinsel sapıklıklar, azgınlıklar; açıkça, açıkta, küstahça, meydan okurcasına işlenmektedir.
Bu gidişin sonu üçüncü dünya savaşıdır.
Biz kötülükleri durduramayız, savaşı önleyemeyiz ama büsbütün de çaresiz değiliz.
Allaha iltica etmemiz (sığınmamız) gerekir.
Kuru lafla değil, şunlarla:
1. İmanımızı tashih ederek.
2. Taklitten tahkike yükselerek.
3. Namaz kılarak.
4. Ahlaklı, faziletli Müslüman olarak.
5. Güçlü, vasıflı, üstün Müslüman olmak için çalışarak.
6. ekat ve sadaka vererek, mâlî ibadet ederek.
7. Nefsimizle büyük cihad yaparak.
8. Birlik ve beraberlik içinde olarak.
9. Başımıza râşid bir İmam seçip ona biat ve itaat ederek.
***
İnsanların akılları vardır ama bazen akıllar donar, tutulur, anlamaz idrak etmez olur.
Gözleri vardır ama gözler görmez olur.
Kulakları vardır ama duymaz olur.
Gaflet insanı sarhoş eder.
İslam bir uyarı dinidir.
Kur’an, Sünnet, İslam hikmeti bizi uyarıyor.
Bundan yüz küsur sene önceki Osmanlı Müslümanları, Sultan Abdülhamid’i korumuş, ona itaat etmiş, başta tutmuş olabilselerdi, Ümmet birliği yıkılmamış olacaktı.
Osmanlı birliği ayakta kalmış olsaydı Filistin, Irak, Suriye, Yemen faciaları yaşanır mıydı?
Evet, Müslümanların birliği rahmete vesile olur, birlik gidince azab, musibet, felaket, bela gelir.
Kötülüklere azgınlıklara günahlara isyanlara karşı olmak, onlara buğz etmek, onları engellemeye çalışmak Müslümanlığın sınırıdır. Bunları yapmayanın imanı tehlikeye girer.
İman elden gidiyor… Din elden gidiyor… Şeriat zaten elden gitmiş… İslam ahlakına uyulmuyor… Ümmet birliği elden gitmiş… Hilafet elden gitmiş… Beş vakit namaz büyük ölçüde terk edilmiş… İnsanlar şehvetlerine uymuş… İffet şişeleri taşa çalınmış… Tesettür büyük ölçüde elden gitmiş… Nehar-ı Ramazanda cayır cayır açıkta yenilip içiliyor. Fısk fücur günah isyan tuğyan almış yürümüş… Toplum gırtlağına kadar ribaya faize batmış. Böyle kötü bir tablo içinde Müslümana gaflet yakışmaz. Umursamazlık, keyfine bakmak yakışmaz.
Yangınları söndürmek için çalışmayanlar ateşe düşüp yanar.