Yazmak konuşmaktan daha sıhhatli ve temkinli
Gönlüme sürur, kalbime mânevî güç veren yazılar yazmayı severim. İnsanın yazıya söylettikleri kendisidir. Meramımı yazıyla anlatmayı daha mânalı ve bedî, daha temkinli ve hatasız bulurum.
Ali Hocam’a ve dostlarıma duygu ve fikirlerimi konuşarak anlatamam, yazıyla anlatırım. Konuşmaktan daha sıhhatli ve ölçülü bir yol. Durup düşünme imkânı veriyor.
Yazı geceleri gelir ve konar gönlüme. “Yalnızsın, yine geldim” der. Söylediği sadece bu üç kelime. Semâ yaparım onunla. Fâniliğini hurufata geçiren fakîre kendini teslim eden, varlığına bedel biçmeyen hasbî bir dosttur. Gönül dostlarımdan sonra dil ve sohbet kaynağımdır. Medeniyetimizin edebî güzellikleri kalbime yürüdüğünde, hüznümle baş başa kaldığımda, dostlarım gönlüme düştüğünde bir sığınaktır yazı.
RÜYAMDA YAZI GÖRÜYOR, CÜMLELER KURUYORUM
Dostlarım bir gün, “Rüyanda sen neler görürsün” dediklerinde şöyle demiştim: Rüyamda kelimeler ve yazılar görür, cümleler kurarım. Kelimelerin yanında dostlarımı görürüm. Bir kelimelere, bir dostlarıma bakarım.
Sükûnetin bin miligram olduğu bu vakitlerde gökyüzünün karanlığa bürünüp, yıldızların peş peşe ortaya çıkması gibi, kelimeler ve cümleler sâkin bir şekilde gelir ve müeddep bir insan gibi dururlar karşımda.
Hiçbir istekleri olmaz, karşılıksız hizmet eden melekler gibidirler. Canları sıkılmaz, konuşup rahatsız etmezler, sürekli dönüp dururlar zihnimin çevresinde. Kelimelerin büyüsü ve hikmeti sarar, sonra cümleler kurar, yazı başlıkları bulurum kendime. En uygununu seçer, sonra iç sesimle defalarca okurum cümle ve başlıkları. Siler, yeniden kurarım. Âhengine bakar, seslerinde sertlik varsa uyumlu hâle getiririm.
Bulduğum cümle ve başlıkların fikrî ve edebî bakımından gücünü yoklar, mâna ve bediî değerini ölçerim. Bu ameliye sırasında işime gelmeyen bir cümle çıktığında tekrar başa dönerim.
Tuhaf ama bir gerçekte şu: En sevdiğim vakitler, lambası söndürülmüş ve mezar karanlığına bürünmüş odamda yatağıma çekilip, yazı üstüne uyanıkken gördüğüm rüyalardır. Daha önce yazdığım yazıların zaaflarını da rüya mıdır, hayâl midir anlayamadığım bu münzevî vakitlerimde hatırlarım. Bu rüyalar bir fantezi olmadığı gibi, malâyânî hâller de değil.
Uykunun “yeter artık canını alacağım” noktasına gelene kadar bu hâller her gece böyle sürüp gider. Onun içindir ki yazı üstüne gördüğüm rüyalarda dünyanın velvelesinden uzak, huzurlu ve sâkinim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.