Nasıl bir gazete... Ya da, Vakit’ten gazetecilik dersleri
Bu saatten sonra, hiç kimseden “gazetecilik dersi” alacak değiliz... Hiç kimseye de “gazetecilik dersi” vermek niyetinde değiliz... Ama, herkes bilsin ki; Vakit, dün olduğu gibi, bugün de “gazete gibi gazete”dir... Bundan sonra da, “gazete” olmaya devam edecektir... Yayın hayatının hiçbir döneminde “Apoletli medya” kategorisine girmeyen Vakit, hiçbir iktidar döneminde de “iktidar yanlısı” veya “yandaş medya” olmamıştır... Vakit, yayın hayatına atıldığı ilk gün, “bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz” olacağını deklâre etmiş ve bu çizgisini de bugüne kadar sürdürmüştür... Biz, “bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz” olma ilkesinin yanında, bir “ilke”mizi daha açıkladık... Dedik ki; “Müslümana karşı müşfik, kâfire karşı şedit olacağız!”
Hiç kimse, bu “ilke”lerimizden saptığımızı iddia edemez!..
Evet, yıllar boyu bu ilkeler doğrultusunda bir yayın politikası sürdürdük... Kim; “Ben Müslümanım” dediyse, ona “müşfik” davrandık... Kim de; “Ben İslâm ve Müslüman düşmanıyım” dediyse, ona karşı “şedit” olduk!..
GAZETECİLİK NE İÇİN YAPILIR?
Haa, bu amaçla yapılan iş, “gazetecilik” midir?.. Yani, biz bu yayınları “niçin” yapıyoruz?.. “Anti militarizim” adına mı, “demokrasi” ve “özgürlük” adına mı?.. Yoksa, “bizim ideolojimiz güçlensin, savunduğumuz siyaset güçlensin veya apoletli medyanın azalan iktidarı iyice zayıflasın” diye mi?..
Bazıları, işte bu “soru”lardan hareketle, “Vakit’in gazetecilik şekli”ni tartışıyor!..
Hayır, “tartışılmasın” diye değil, “tartışmalara katkı olsun” diye ifade etmek istiyoruz ki; yapılan herhangi bir işin, mutlaka bir amacı ve hedefi vardır!..
Bazıları “yemek için yaşasa” da, insanoğlu, genelde “yaşamak için yer!”
Alınan her nefes, “yaşamak” içindir!.. Yapılan her iş, “insanlığa fayda sağlamak” içindir!..
Peki, “gazetecilik” ne için yapılır?
Mutlaka, “bir amaç” için... Bu amaç; “ideoloji” olabilir!.. Bu amaç, “savunulan bir siyaset” olabilir!.. Bu amaç, “ilke ve ülke menfaati” olabilir!.. Ama, hiçbir iş, “amaçsız” değildir!..
Demek istiyoruz ki;
Gazetecilik de, her ne maksatla olursa olsun, bir “amaç” için yapılır... “Kişisel tatmin” amacıyla gazete çıkarılmaz!.. Hele hele “çelik-çomak oynamak” için, hiç çıkarılmaz!..
Vakit’in, “siyasal-ideolojik dürtüler”le hareket ettiğini iddia edenler, “savundukları gazeteler”in hangi amaçla yayın yaptığını söyleyebilirler mi acaba?..
Meselâ, “tek sermaye”lerinin “asker düşmanlığı” olduğunu söyleyebilirler mi?.. “Tek amaç”larının; “iyi” de yapsalar, “kötü” de yapsalar “askere vurmak” olduğunu itiraf edebilirler mi?..
BU MESLEKTE FİKRÎ TAKİP ESASTIR!
Ama biz, “farklı”yız... Evet, “apoletli medya”dan değiliz... Ama, “körü körüne asker düşmanlığı” yapan bir gazete de değiliz... Yani, “bir sepet dolusu elma”ya değil, sepetin içindeki “çürük elma”lara karşıyız!..
Meselâ, “Golfçü Paşa”ya karşı çıktık... Ama “TSK’nın tamamına” karşı çıkmadık... Golfçü Paşa’ya niye karşı olduğumuzu da, cümle âlem biliyor... Kaldı ki, “Golfçü Paşa” ile ilgili haberlerin bir “kampanya”ya dönüşmesi de, “plânlı-programlı bir yayın politikası” değil, tamamen “doğaçlama”dır!.. Her gün “farklı bir haber” gelmiş ve onları yayınlamak durumunda kalmışızdır... Fakat, yine de sormak istiyoruz; “kampanya gazeteciliği”nin neresi kötüdür?.. Bir gazetenin, “yakaladığı bir olay”ın farklı boyutlarını peş peşe gündeme getirmesinden daha doğal ne olabilir?..
Bilmeyenler veya farkında olmayanlar için söyleyelim; bu meslekte “fikrî takip” diye bir kavram vardır... “Bir atımlık barut”la nasıl ki bir savaş kazanılmaz, “yaz yağmuru” gibi gelip-geçen bir haberle de gazetecilik yapılmaz!..
HÂLÂ ISRARLI, HÂLÂ TAKİPTEYİZ!
Hemen söyleyelim: “Golfçü Paşa” olayını gündeme ilk getiren Vakit, ertesi günlerde, o haberin “fotoğraf”larını yayınlamasaydı, bu olay hiçbir hafızada yer etmez, unutulup giderdi... Ama Vakit ne yaptı?.. Bu olayı hafızalara kazıdı!..
Sadece “fotoğrafı” değil, “ödenek gerçeği”ni de hafızalara kazıdı!.. Vakit’in; “Aktütün Karakolu’nu taşımaya para yok ama 9 hava üssüne 9 golf sahası yapılmış” haberinden sonra, hiç kimse “ödenek yokluğu”ndan şikâyet edemez!.. Bu şikâyetçi, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hasan Iğsız olsa bile!..
Kaldı ki; bugünkü “sürmanşet”imizden sonra, “para yokluğu”nu hiçbir TSK mensubu dile getiremez...
Herhangi bir TSK mensubu, herhangi bir plâtformda, “para sıkıntısı”ndan söz ederse, kendilerine “Vakit’in sürmanşeti” ile cevap verilecek ve denilecektir ki; “Askerin parası yoksa!.. Aktütün Karakolu, para yokluğundan dolayı taşınamıyorsa, Fenerbahçe Orduevi’nin bahçesinde 16 Trilyon 300 Milyar Lira’ya yaptırılan otel, neyin nesidir?..”
Çok çok iyi biliyoruz ki;
Birileri, ortaya çıkıp, Vakit’in yine “kampanya gazeteciliği” yaptığını ve dolayısıyla “TSK’yı yıprattığını” iddia edecektir!..
Hayır; hiçbir kişi ve kurumu “yıpratma” amacında değiliz... Biz, sadece “madalyonun öteki yüzü”nü gösteriyoruz!..
“Aktütün’ü taşımaya ödenek yok” diyenler, “16 Aktütün parası ile inşa edilen otel” haberi karşısında, acaba ne diyecek?..
Dedik ya; bu saatten sonra hiç kimseye “gazetecilik” dersi verecek değiliz... Hiç kimseden de “gazetecilik” dersi almaya ihtiyacımız yok!..
Ama, “kartel gazeteleri ve televizyonları”nın, “Fatih Ürek’in kulak memesi”ni neredeyse bir “memleket meselesi” yapıp, “kulak memesi var mı, yok mu?” diye tartıştığı bir ülkede, “askerin yanlışları”nı gözler önüne sermek, her babayiğidin harcı olmasa gerek!..
Bunun için, “yürek” gerek!..
Ve tabiî, “bağımsız” olmak!..
AYDIN DOĞAN’I NİYE YAZMIYORLAR?
Vakit’in, “apoletli” olmasa da, “yandaş medya” sınıfına girdiğini iddia edenler, “kendi ideallerine uygun gördükleri gazete” veya gazetelerin, “bağımsız, özgür ve eleştirel” olduğunu söyleyebilirler mi?..
O “özgür”(!) gazeteler, meselâ “Aydın Doğan’la ilgili haberler” konusunda niye “çekingen” ve niye “tırsık”tırlar?..
Oysa Vakit; herkes ve her kurumla ilgili “bağımsız ve güdümsüz” tavrını Aydın Doğan’a karşı da sergilemiş ve onun “kâğıt üçkağıdı”nı gündeme getirmekten hiç çekinmemiştir!..
Malûm, “kâğıt üçkağıdı” meselesini “Eylül ayının son haftası”nda gündeme getirmiş ve demiştik ki;
¥ “Özellikle 2001 ve 2002 yıllarında, Türkiye’deki gazetelerin çoğu, kullanacakları ithal kâğıdı Rusya’dan alıyordu. Rusya’dan alınan gazete kâğıdının tonu yaklaşık 450-455 dolardı... Ama Aydın Doğan’a ait Doğan Dış Ticaret; ne hikmetse Hürriyet ve Milliyet’in kullandığı Rus kâğıdını, Virgin Adaları’nda Shawcliff Trading Ltd. ve Sortal Trading Ltd. adlı iki şirket üzerinden satın alıyordu... Üstelik tam 655 dolara...
Yani normal fiyatın 200 dolar üstünde bir fiyata.
Aydın Doğan’ın gazeteleri yılda 300 bin ton kâğıt kullanıyordu!..
Yani Aydın Doğan, vergi cenneti Virgin’de kurulu tabela şirketlere bir yılda tam 60 milyon dolar bırakıyordu!.. Doğan, bu ticareti tam 4 yıldır yapıyordu... Tabela şirketlerinin bu işten kazancı 4 yılda 240 milyon dolardı!..
Bunları yazmış ve sormuştuk:
¥ Aydın Doğan’ın “kâğıt ithali” işinde kullandığı şirketin adı “Falcon” mudur?..
“Falcon” kelimesinin Türkçe karşılığı “Doğan” demek midir?.. Türkçe karşılığı “Doğan” demek olan “Falcon” şirketi, 2001 ve 2002’lerde “Aydın Doğan’a mı ait”ti?!?
Aydın Doğan, kâğıt işlerini “Aydın Falcon” üzerinden mi yapmaktaydı?..
¥ Aydın Doğan, Falcon adlı “şaibeli” bir şirketi niçin Virgin gibi “sabıkalı bir ada”da kurma ihtiyacı hissetmiştir?..
¥ Virgin Adaları’nda “kâğıt üretimi” mi yapılıyor ki, Aydın Doğan; Rusya’dan aldığı kâğıdı, “Virgin’deki şirket üzerinden” Türkiye’ye getiriyor?..
Adı Virgin olan bu ada; Aydın Doğan’ın kâğıt aldığı Rusya’dan “onbinlerce kilometre uzakta” değil mi?!?
¥ Milliyet’in yüzde 8.6’sını, 12 Ocak 1998’de kendi şirketiniz olan Falcon bünyesindeki Born Investment’a sattınız mı?..
¥ Aydın Doğan’ın, 2000’li yılların başında kâğıt aldığı Shawcliff Trading Ltd. ve Sortal Trading Ltd. şirketlerinin “bağlantı” adresinin “Falcon’la aynı” olması bir “tesadüf”(!) müdür?.. Adı geçen bu 2 şirkette, “Falcon”un, yani “Doğan”ın “ortak hesabı” var mıdır?..
Samimi olarak soruyorum Aydın Bey;
Falcon’un yanısıra, bu iki “tabela şirket” de size mi aitti?.. Değilse; Rusya’dan aldığınız kâğıt; niye onbinlerce kilometre uzaklıktaki Virgin Adaları’nda bulunan bu iki şirket üzerinden Türkiye’ye girmekteydi?..
HER GAZETE, VAKİT’E GÖRE TANIMLANIYOR!
Şimdi sormak hakkımız değil mi;
Vakit, bu “kâğıt vurgunu”nun üzerine giderken, “özgür, demokrat ve eleştirel” yayın yaptıkları iddia edilen gazeteler neredeydi acaba?..
Ki; “Vakit’in yayınları”nın ardından Sermaye Piyasası Kurulu’nun harekete geçtiğini ve “Doğan Grubu gazetelerinin yöneticileri” hakkında “suç duyurusu” yaptığını hemen belirtelim...
Sadece bu bile, Vakit’in “ülke menfaati” doğrultusunda yayın yaptığının bir kanıtıdır!..
Hadi, bütün bunları bir tarafa bırakalım ve “medya dünyası”na bir bakalım... Bugün, kim ne derse desin, kim neyi tartışıyor olursa olsun, “tartışmaların merkezi”nde Vakit vardır.. Hemen herkes, “bir başka gazete” hakkında konuşurken, Vakit’i referans göstermekte, cümlenin bir yerinde “Vakit gibi...” demekten kendini alamamaktadır... Demek oluyor ki; bugünün medya dünyasında “Vakit’siz bir örnek” göstermek mümkün değildir!.. Çünkü Vakit, bu meslekte “yeni bir çığır” açmış, bu meslekte “öncü” olmuştur!.. Birçok gazete ve gazetecinin, kendisini “Vakit’e göre tanımlamak” zorunda kalması, Vakit’in “gazetecilik başarısı”dır ki, bu başarıdan, ancak ve ancak onur duyarız!..
Dolayısıyla, tartışmalar rahatsız etmez bizi...
Tartışa tartışa, umut ediyoruz ki; bir gün gelir “gazeteciliğin nasıl yapılması” gerektiğini de öğrenirler!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...