Akıllı mı akılsız mı?
BEN akıllıyım demekle iş bitmiyor, aklın çeşitleri var.
Şeytanın aklı… Olgun Müslümanın aklı…
Akl-ı selim=sağduyu…
Kültürlü akıl, kültürsüz akıl.
Bayramda bin çile ile Bodrum’a gitmiş, şehir kaldırabileceğinin beş misli otomobil ve insan ile doluymuş, adım atacak yer yokmuş, tatil yapacağım diye rezil ü rüsvay olmuş. Onun da bir aklı var.
Bin kere aldatılmış, dolandırılmış, bin birinci defa aldatılıp dolandırılmaya hazır… O da akıllı.
Trafikte zikzak yaparak ilerlemeye çalışan da akıllı. Bir gün gelecek feci şekilde ölecek, buna aklı ermiyor.
Eline para geçmiş, haftada birkaç gün lüks restorana gidiyor, adam başına 150 liralık statü ve gösteriş yemeği yiyor. Ona aklını sorsanız, benimkinden üstünü yoktur der.
Geçen sene iki bin liralık telefon almıştı, bu sene onu attı, üç bin liralığını aldı, o da akıllı.
Kendini sofu Müslüman sanan ve gösteren şu tarikat holiganına akılsız dersiniz, kafanızı kırar. Onun da aklı var ama holigan aklı.
Marksistler kendilerini çok akıllı sanır.
Kemalistler de öyle.
Hele laikler.
Bunca çeşit aklın içinde acaba hangisi gerçek ve işe yarar akıldır?
Akl-ı selim bir yerde satılmıyor ki, parası olan gidip alsın.
Okulların ve eğitim sisteminin ana vazifesi ve işi, çocuklara ve genç nesillere akıl, fikir, mantık, hikmet (bilgelik) kazandırmak. Bizde tam tersi.
Gerçek akıl ve bilgelik “öfkelenme, zarar edersin, öfkeliyken karar verme, öfkene teslim olma” nasihatini yapıyor. Şu burunlarından soluyan öfkeli kimseler ne kadar akıllı.
Kendisine 70 bin liralık bir otomobil yetecekken, hiç ihtiyacı olmadığı halde, faizli banka kredisi çekerek, bir sürü borca girerek 170 bin liralık Statü marka otomobil alanın da akılcağızı var. Salak aklı…
Geri zekalının aklı… Geri zekalılar hiç akılsız değildir, onları eğitmek için okullar bile vardır.
Terbiyeli akıl, terbiyesiz akıl… Burnunun ucunu göremeyen ufuksuz akıl, uzak görüşlü akıl…
Her Müslümandaki akıl aynı akıl değildir.
Fırka-i NâciyeEhl-i Sünnet ve Cemaat aklı ile ehl-i bid’atin, reformcunun, mezhebsizin, Sünneti inkar edenin aklı bir değildir.
İnsanlık aleminde gelmiş geçmiş en yüksek akıl Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) aklıdır.
Gerçekten akıllı olmak isteyen ona tabi olmalıdır.
Ona ve onun Sünnetine tâbi olan uyan gerçek alimlerin, fakihlerin, hükemanın, meşayihin, mürşidlerin akıllarını rehber edinmek gerekir.
Doğru ilim, irfan, hikmet olmazsa tek başına akıl yolunu bulamaz.
Kur’anı anlayan ve onun dairesi içine giren akıl kurtarır ve yüceltir.
Bin türlü parçalanmışlık, bölünmüşlük, kaos, anarşi, entrika, hıyanet içinde sarsılan İslam dünyasında ortak bir akıl var mı?
Müslümanlar akıllı olsaydılar, Ümmet birliğini kurmazlar mıydı?
Başlarına râşid bir İmam seçip ona biat ve itaat etmezler miydi?
Şeyhinin uçtuğunu sanan şu kişi akıllı mıdır, akılsız mıdır?
Rabbanî râsihalimle, kötü alim bir olur mu?
Bir Müslümanın yapacağı en akıllıca iş şudur: Ucu Resulullaha kadar ulaşan kopuksuz silsilelere sahip icazetli muttaqi ulemaya, icazetli gerçek şeyhlere tabi olmak, onların akıllarından hikmetlerinden istifade etmek.
İmam Gazalî’nin, Abdülkadir Geylanî’nin, İmam Rabbanî’nin ve benzeri büyüklerin akılları.
Akılcı (rasyonalist) akıllı değildir.
Benim aklım bana yeter diyen akıllı değildir.
Kendini beğenenin aklı selim akıl değildir.