Kendimizle yüzleşmek zorundayız
Fitne zamanında en büyük yarayı kardeşlik bağlarımız alıyor. Aynı dava için çarpan yürekler küçük sebeplere dayanarak, birbirlerine husumet besler hale gelebiliyorlar. Oysa şefkat ve vefa Müslümanın şahsi özelliklerinden biri hatta en önemlisidir. Fakat görmekteyiz ki, Müslümanlar küçük menfaatler karşılığında kardeşlik bağlarını koparıyor onu tasvip etmediği bir grupla, bir kişi ile ya da bir düşünce ile ilişkilendirerek hayatından tecrit ediyor. Oysa kişi kardeşinin hatalarını onarması için destek vermeli onun elinden sımsıkı tutmalıdır. Onunla olan ilişkilerine vefa göstermeli ve aynı hedefe doğru yürüdüğünü unutmamalıdır.
Bugün İslam coğrafyasında yaşanan en büyük sorun, ümmet bilincinin ve kardeşlik ilkelerinin yara alması ve bunun neticesinde ortaya çıkan zaaflarımızdır. Müslümanların bu zaafını fırsat bilen güç odakları ise bizim topraklarımıza girerek, insanlarımızı çocuk, genç yaşlı demeden acımasızca katlediyorlar. Yeryüzünde adaleti tesis etmekle sorumlu olan Müslümanlar adaletin katilleri tarafından katlediliyor ne acı!
Coğrafyamızda bütün bunlar yaşanırken biz Müslümanlar parçalara ayrılmış ve birbirimizle uğraşmaktan düşmanın hesaplarını dahi göremez hale gelmekteyiz. Eğer dağılan parçalarımızı bir araya getirip ümmet bilinci ile hareket edemezsek korkarım bizleri daha çetin ve daha zorlu imtihanlar bekliyor olacak. Eğer gökyüzünde bulut varsa belli ki yağmur yağacak demektir. Tehlikenin bu kadar yakınlaştığı bir süreçte gerçeklerden kaçmanın bir manası yok. Bunun yerine hatalarımızla yüzleşip, adaletin tesisi için güçlü bir hamle ile kalkmak ve İslam’ın şemsiyesi altında birleşmeliyiz.
Ortadoğu işgal ve katliamların göbeğinde yer alıyor. Afganistan, Suriye, Mısır, Irak… Küresel odakların hesapları uğruna, parçalandı, bölgede şuan ayakta kalan tek ülke Türkiye’dir. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgedeki misyonu büyük önem arz etmektedir. Türkiye bu konuda stratejisini doğru şekilde belirlemeli, geçmişte olduğu gibi ezenlerin değil ezilenlerin, yalnız ve mustazafların yanında yer almalı ve bu noktada istikrarlı bir yol tayin etmelidir.
Zaman geçer, insanlar değişir fakat yaşananlar hep aynıdır. Tarihin tekerrürü iyi ile kötünün savaşından ibarettir. Geçmişte nasıl ki haçlı seferleri Müslümanları hedef almışsa bugün de, onun uzantıları bizleri hedef almaya devam etmektedir. Bugün Selahaddin Eyyubi gibi haçlıları hezimete uğratacak bir nesle ihtiyaç vardır. Bu nesil inşallah İslam coğrafyasının bağrından çıkacaktır, buna yürekten inanıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.