Hatalarımızın bedeli
İslam coğrafyasında yaşanan katliamlar, bizim ve bizden öncekilerin günahlarının bedelidir. Gerçi geçmişin pişmanlıklarıyla oyalanmak sorunlarımızın çözümü için bir fayda getirmeyecektir. Bunun yerine düştüğümüz yerden kalkabilmek için çare arayıp, yaralarımızı kendi imkânlarımızla sarmanın yollarını aramalıyız.
Ağır imtihanlardan geçmekteyiz. Ülkemiz küresel güç odaklarının karanlık hedeflerine sürüklenmek isteniyor. Şuan ABD Suriye’de terör örgütü PYD ve PKK ve DEAŞ’la mücadele adı altında askeri müdahale yapmaya ve sivil halkı katletmeye devam ediyor. Alınan bilgilere göre bölgeye yüzlerce tır silah sevkiyatı yapıldı. ABD de PYD ve PKK’yı silahlandırmak için en az 1200 tır askeri yardım ulaştırdı.
Bilindiği üzere PKK ve PYD ve YPG ve Gülen terör örgütü ABD ve AB İngiltere İsrail tarafından terör olarak kabul edilmedi. Türkiye NATO’ya üye olduğu halde bu örgütlere yardım ve destek çalışmaları sürüyor.
İslam coğrafyası müstekbirlerin çizmeleri altında elem bir hayat sürüyor. Kadınlarımız, çocuklarımız, yaşlılarımız, gençlerimiz zorbaların kuşatması altında her türlü zulme maruz bırakılıyor. Adaletin katilleri ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.
Bizim mahallenin hali hiç de iç açıcı değil. Ne gençlerimiz gençliğini yaşama imkânı buluyor ne de çocuklarımız çocuklukla tanışabiliyorlar. Coğrafyamızda kan, gözyaşı, silah sesleri, ölüm çığlıkları dinmek bilmiyor. Evlerimizin bacasından ateşler yükseliyor, bizim insanımıza nefes alıp verme hakkı dahi tanınmıyor. Çocuklarımız zulüm altında büyüyorlar.
Küresel güç odakları İslam toplumlarını hem içerinden hem dışarıdan kuşatıyorlar. Dışarıda işgal ve katliamlar sürerken içeride de aynı odakların küresel tedrisatından geçen canilerle mücadele ediyoruz. Sokaklarımız bir tehlike çemberine dönüştü. Mahallemizde çocuklarımızı kirli emellerine alet eden sapıklar dolaşıyor, sokağımızda şiddet yanlışı eşkıyalarla karşılaşıyoruz. Sokak ortasında öldürülen kadınların çığlıklarına, yol kıyılarında baygın vaziyette yatan madde bağımlısı gençlerin dramına, çocuğuna süt dahi alamayan yoksul babaların hikâyelerine tanıklık ediyoruz. Az ötemizde bütün bunlar yaşanırken bir de hangi diyetisyene gitsem de incelebilsem, hangi mağazadan hangi giysileri alıp dikkatleri üzerime toplayabilsem hangi ülkede tatil yapıp günümü gün edebilsem hangi mekânda eğlenebilsem diyenler var. Sanki her şey güllük gülistanlıkmış gibi her şey yolunda gidiyormuş gibi bir görüntü çizen bu insanlar için her gün bayram. Oysa bizim medeniyetimizde insan olmanın bazı kaideleri vardır ki, bunun başında kişinin insanların sorunlarını kendine dert edinmesi gelir. Eğer bir kişi insanların maruz kaldığı sorunlar için hüzünlenemiyorsa bu kişinin kendini insan olarak tanımlamaya hakkı yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.