Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Sanal Oyunlar

Sanal Oyunlar

Bugünün çocukları teknolojinin içine doğuyorlar. Doğal yaşamdan uzak yapay bir dünyaya açılıyor ve burada kendilerine bir yer edinmeye çalışıyorlar. Toprak, yeşil, deniz, doğa ve kendi türleriyle kucaklaşma imkânı bulamıyor ve yalnızlaşıyorlar. Bugünün çocukları sanal oyunlar oynuyor, sanal arkadaşlar ediniyor ve kendilerine sanal bir dünya kuruyorlar.

Geçmiş yıllarda çocuklarımızın oyunlarını işgal eden o sanal bebeği hatırlarsınız. Çocuk küçük bir oyuncağın tuşlarına dokunuyor ve elektronik bebeği yediriyor, giydiriyor ve onun ihtiyaçlarını karşılıyordu. Sanal bebekle iletişim kuran çocuk dünyadan kopuyor ve bütün ilgisini buraya veriyordu. Hayatı doğal haliyle yaşayan bizler bu oyuncağı hiçbir şekilde anlamlandıramasak da çocuklarımızın hevesini kırmayıp almıştık.

Eskiden annelerimiz evdeki materyalleri değerlendirir ve bezden bebekler diker, eskiyen ev eşyalarından oyunlar kurar ve çocuğun hayal gücünün gelişmesine yardımcı olurlardı. Çocuk hayatı olduğu gibi doğal haliyle tanır ve öyle yaşardı. Şimdi ise onların hikâyeleri siyah beyaz bir film gibi sadece hatıralarda kaldı. Ne ilginç!

Günümüzde çocuklar teknoloji ile iç içe büyüyorlar. Fakat sorun olan bu değil. Sorun olan erişkin, genç ya da çocukların bu araçları kontrolsüz şekilde kullanmaları ve yaşamlarının öznesi haline getirmeleridir. Bu sorunun açtığı yara toplumun bütün kesimlerince hissediliyor olmalı ki, artık sosyal medya okuryazarlığı projesi gündeme gelmeye başladı.

Çocuklar yaşamın başlangıcında profesyonel birer google kullanıcısı oluyorlar. Oysa çocukların medyanın esiri haline gelmeleri, dikkat dağınıklığı, sosyal gelişimin olumsuz yönde etkilenmesi, obezite, saldırganlık radyosunun emilimi gibi sorunlara davetiye çıkarıyor.

Bizler çocuklarımızı teknolojinin esiri haline getirirken, Silikon Vadisinin göbeğinde e-bay, Google, Apple Yahoo gibi teknoloji babalarının çocukları teknolojiden tamamen arındırılmış Waldorf School of The Peninsula diye bir okula gidiyorlar. Burada bilgisayar yok, akıllı tahtalar yerine eski kara tahtalar kullanılıyor, beyaz tebeşir, kalem ve kâğıt var. Çocuklar örgü, dikiş ve el işleri derslerine iştirak ediyorlar. Hikâye saatleri var çocuklar bu saatlerde hikâye okuyor ve kritik yapıyorlar.

Bu çocuklar google kullanmayı bilmiyorlar fakat hayata dair söyleyecekleri daha fazla sözleri var. Yırtılan giysilerini kendileri dikebiliyorlar, boş vakitlerine el işi yapıp kendilerini iyi hissedebiliyorlar.

Teknoloji devlerinin çocukları eğitimlerini bizim modası geçti deyip attığımız değerlerle sürdürürken, bizim çocuklarımız büyük ebeveynlerinin yaşam tarzlarını küçümsemeye devam ediyorlar. Onların yaşam algılarını ve bakış açılarını kayda değer bulmuyorlar. Z kuşağı olarak adlandırılan bu çocuklar her şeyi kolay elde ediyor ve çabuk tüketiyorlar. Hayal kuramıyor, zorlukların üstesinden gelme noktasında direnç gösteremiyorlar. Çünkü hayatın içinde fakat hayattan kopuk bir yaşam sürüyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi