Biz bu oyunu gördük: Bu bir Türkiye savunmasıdır!
Kuzey Irak’taki gelişmeyi bize sadece Barzani meselesi olarak pazarlayanlar yalan söylüyor. Türk-Kürt meselesi olarak pazarlayanlar yalan söylüyor. Durumun vahametini gizleyenler, “niye bu kadar büyütüyorsunuz” diyenler, “Barzani ayrı PKK/PYD ayrı” diyenler yalan söylüyor. İran yayılmasına karşı Kuzey Irak’taki “Sünni direnç zayıflatılmasın” diyenler yalan söylüyor.
Referandum için “Türkiye için bir tehdit oluşturmuyor” diyenler, tıpkı Ayn el-Arab’da (Kobani) milletimizi oyuna getirdiği gibi yalanlarla yeni bir kamuoyu çalışması yürütüyor. Tıpkı Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru oluşturulup Türkiye çevrelenirken kamuoyunu oyaladıklarıgibi yalanlarla yine kamuoyunu oyalıyor, siyasi aklı bulandırıyor, milli refleksi kırmaya ve devletin durduğu zemini yumuşatmaya çalışıyor.
Bütün bunların tamamı, açık ve net olarak, 15 Temmuz’daki çokuluslu saldırının patronları tarafından yönetiliyor, yeni bir müdahale dalgasına zemin hazırlamak için yapılıyor.
Bize “sus” diyenler çok büyük bir oyun kuruyor
Yeni çokuluslu müdahalenin Güney’den, Irak ve Suriye’nin kuzeyinden geleceği apaçık ortaya çıkmışken, “Yeni Sevr” planları masa masadolaşırken, “ülke küçültme” ittifakları gizlenemez hale gelmişken, Barzani ve PKK üzerinden bir ortak harita çizilirken, İsrail’den sonra ilk kez coğrafyamızın merkezinde bir “yabancı garnizon” oluşturulurken, sınırlarımızın sıfır noktasına yabancı ordular yerleşirken, bunun bir adım sonrasının “Türkiye cephesi” olacağı bilinirken, bölgemizde büyük bir paylaşım ve talan yapılırken bize “sus” diyenler çok büyük bir oyun tezgâhlıyor.
O geleneğin mirasçıları bu planları yutmayacak
Bizler, etnik meselelerin çok ötesinde coğrafya algısına sahip bir siyasi geleneğin mirasçılarıyız. Birinci Dünya Savaşı’nı, Gazze savaşlarını, Kanal Savaşı’nı, Kutu’l-Amare’yi, Kudüs’ün nasıl düştüğünü, “İngiliz Ortadoğu’su” projelerinin nasıl uygulandığını, masalarda ne tür haritaların ne kadar maharetle çizildiğini, kimlerin nasıl ihanet ettiğini bilen bir siyasi gelenekten geliyoruz.
Hiçbir tecrübe eksiğimiz yok, bilgi eksikliğimiz yok, ufuk eksikliğimiz yok, coğrafya ve dünyayı okuma cehaletimiz yok.
19. Yüzyılın ve 20. Yüzyılın ilk yarısının travmaları hala hafızalarımızda. Oyunun nasıl kurulduğunu, “Amerikan Ortadoğu’su” hesaplarının nasıl yapıldığını, kimlerin bu amaçla seferber edildiğini, DEAŞ ve PKK gibi unsurların istila öncülerinin sürüsü olarak sahaya sürüldüğünü, bu yıpratma savaşlarının ardından nelerin geldiğini anlayabilecek bir idrake sahibiz.
Ya büyüyeceğiz ya küçüleceğiz..
Bugün, şimdi, derhal, bütün zihin operasyonlarına, engellere, ihanetlere rağmen bir şeyler yapmazsak, bir tarihi kaçıracağımızı, bunun bir daha geri dönüşü olmayacağını, yakın gelecekte Irak’ı tartıştığımız gibi bize Türkiye’yi tartıştırmak isteyeceklerini anlamalıyız.
Selçuklu’dan beri siyasi tarih bu bilinçle, bu kimlikle, bu düşünce tarzıyla yapıldı. Osmanlı bu düşünce ve basiret üzerinde yüzyıllar sürdürdü. Anadolu direnişinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde işte bu refleks var. İşte Anadolu direnişinden sonra bu sefer tarih, yeni bir yükseliş ya da yok olma aşamasındadır. Türkiye ya büyüyecek ya da küçülecektir.
Onların coğrafya okuması bizim için yol göstericidir
Bugün, benzer bir tercihle, kararla karşı karşıyayız. Bin yıllık bölge tarihinde hep bu kritik kararları doğru zamanda aldığımız için varolduk. Eğer aynen devam etmek istiyorsak, sağa sola bakmadan, tarihin akışına doğru, sancılı da olsa kararlar vermek zorundayız. Bu yüzden böylesine büyük bir meseleyi, sadece Barzani’ye, onun hesaplarına, Türkiye içinde bazı çevrelerin duygusal hesaplarına göre algılayamayız.
Tam tersine coğrafyaya müdahil olan merkez ülkelerin entrikalarına, bölgenin tamamını hedef alan 21. Yüzyıl hesaplarına, Türkiye’yi durdurmak ve yeniden Anadolu’ya hapsetmek isteyenlerin onu daha da küçültme planlarına iyi bakmak zorundayız. Adımlarımızı böyle atmak, kararlarımızı böyle vermek tarihsel bir sorumluluktur.
Tarihî kırılma anlarında büyük liderlerin, Alparslan’ın, Kılıçarslan’ın, Fatih’in, Abdülhamid’in siyasi duruşu, perspektifi, coğrafya ve gelecek okuması bizin için yol gösterici olabilir.
Erdoğan Türkiye’ye ve dünyaya ne anlatıyor?
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu iklimden, bu derinlikten konuşuyor: Kuzey Irak üzerinden dönen oyunun Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini ve edebileceğini anlatıyor. Meselenin sadece Barzani olmadığını, Irak ve Suriye üzerinden Türkiye’nin kuşatmaya alındığını, bir istila dalgasının Türkiye dahil her ülkeyi tehdit ettiğini söylüyor. Bunun bir adım sonrasının ne olduğunu anladığına işaret ederek, “Bu oyunu bozacağız, bozmalıyız” diyor.
Selçuklu-Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti siyasi geleneğine, o derin siyasi akla dayanarak bütün Türkiye’ye ve dünyaya bir şeyler söylemeye çalışıyor. Büyük tarih dönüşlerindeki siyasi akla dayanan, güçlü kararlara dayanan işaretler veriyor.
Kürt meselesi, Barzani hayalleri olarak pazarlanan senaryonun aslında çok büyük olduğunu, Türkiye’yi de içine alan bir coğrafya tasarımı olduğunu, Birinci Dünya Savaşı sonrası yeni haritaların masaya yatırıldığını, işin “Türkiye’yi durdurma” aşamasına getirileceğini anladığını, hissettiğini gösteriyor.
Erdoğan konuşuyor, hemen bir el operasyonu başlatıyor
Erdoğan’ın konuşmasının hemen ardından bir el, Türkiye içindeki nüfuz çevrelerini harekete geçiriyor. Bu söylemi sulandırmaya, tehdidi gizlemeye, milletimizin zihinlerini karıştırıp gözlerini kör etmeyedönük müthiş bir operasyon başlatılıyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Sanki hepsi Erdoğan’ın sözlerini boşa çıkarma yarışına giriyor. Ağırbaşlılık adı altında aptallık telkin ediyor. Çok bilmişlik adı altında nüfuz casusluğu yapıyor. Türkiye’ye doğru yolu gösterme adı altında hikmetli sözlerle, birilerinin ellerine tutuşturduğu “müthiş öneriler”le sahne alıyor.
Siyasette, medyada ve iş dünyasında “görevli”ler..
Bazıları kişisel çıkarlarını, bazıları Avrupa ve Atlantik ötesi patronlarının çıkarlarını düşünüyor. Bazıları etnik reflekslerle, “İslamcı” ve “muhafazakar” kimlikler altına gizlenmiş etnik reflekslerle oyunun içinde yer alıyor.
Siyasetteki, medyadaki, iş dünyasındaki, sivil toplum kuruluşlarındaki, devletin içindeki, sivil alandaki “görevli” çevreler tam bir koordinasyon ve uyum içinde Türkiye’nin milli refleksini, tarih dönüşünü boşa çıkarmaya başlıyor.
Güneyden gelen tehditle iç işgalciler birleşiyor, Barzani ve PKK/PYD üzerinden yürütülen çokuluslu senaryoyu ayakta tutmaya, müdahaleler zincirinin devamını sağlamaya çalışıyor.
Biz bu oyunu gördük, bir adım sonrasını gördük…
Biz bu oyunu gördük. Tehlikeyi gördük. Bir adım sonrasını gördük. Gözlerimizi karartmaya çalışanların yöntemlerini gördük. Bu büzden bu bir Türkiye savunmasıdır. Bir vatan bilinci inşa etme çabasıdır. ”İç işgal”ve “içeriden tehdit”lere dikkat çekme çabasıdır.
İslam kamuflajı altında servis edilen etnik milliyetçiliğin emperyal hesaplar için bir silaha dönüşmesine, çokuluslu işgal hesaplarına karşı uyarıdır. Bu yüzden K. Irak’ı değil, sadece Irak’ın bütünlüğünü değil Türkiye’yi tartışıyoruz. Bir adım sonrasına bakıyoruz, ona göre duruş belirliyoruz.
Hiç kimse bizi bu tartışmadan alıkoyamaz.
Hiç kimse bizi bu yoldan döndüremez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.