Kör Esaret
Jean Buldrillard Tüketim Toplumu kitabında kapitalizm için etkin gücün üretim değil tüketim olduğunu vurgular. Zira kapitalist çarkın önceliği fertlerin üretkenliğini, hayata katılımını, zihinsel potansiyellerini zayıflatarak onları gönüllü köleler haline getirebilmektir. Bunun için renkli ambalajlara koyularak servis edilen kavramalar vardır ve bizler ilk işittiğimizde bu kavramları bilinçsizce tekrar ederiz. Fakat sonra ifadelerimizde sık sık yer alan bu kavramlar bizi içine öyle bir çeker ki, bilinçsizce tekrar ettiğimiz ifadeleri içselleştirmeye başlarız. Mesela “özgürlük” bu kavramların başında gelir. Özgürleşmek adına, israfa varan harcamalar yapar, insani ilişkilerimizi şekillendiren bütün ilkeleri çiğneyerek sorumsuzca bir hayat yaşarız. Zira onlara göre özgürleşmenin koşulu sahip olduğumuz her şeyi tüketmekten geçiyor.
Kapitalizmin tüketim ağına girdiğimizde artık avlanmış bir balık gibiyizdir. İhtiyacımız olan şeyleri değil, arzu ettiğimiz şeyleri dikkate alır ve bunun için çaba gösteririz. Zira bizi köleleştiren zihniyetin hedefi insan tarafımıza yatırımı yapmak değildir aksine daha fazla kar edebilmek için bizi nesnel bir varlığa dönüştürmektir.
Bugün hemen hepimiz tüketim hastalığının pençesine takılmışız ve bir türlü kurtulamıyoruz. Hatta bu hastalığı iletişim araçları aracılığıyla bütün topluma bulaştırıyor ve yayıyoruz. Öyle ki, artık insanlar ihtiyaç olmayan şeyleri, haz elde edebilmek için ihtiyaçmış gibi algılamakta ve israfa yönelmekteler..
Tüketim hastalığını kronik hale getirebilmek için, üretilen ürünlere bazı anlamlar, imajlar yükleniyor ve bu şekilde pazarlama gerçekleşiyor. Öyle ki satın alınan ürünlere yüklenen anlamlar adeta bizim benliğimizin bir parçası haline getirilmeye çalışılıyor. Üretilen yapay gereksinimlerin peşinde sürüklenen bizler ise bir şeyi isterken ihtiyaç olup olmadığını sorgulayamaz hale geliyoruz. Zira bize dayatılan bu yapay gereksinimler sözde rahatlık sağlıyor ve bizi daha üst bir konuma taşıyor. Oysa tüketim hastalığı öyle bir hastalık ki bizi ne kendimize bırakıyor ne de düşünmemize imkân sağlıyor. Elem bir kıskacın içinde doyumsuzluğa, ihtiraslara ve umutsuzluğa sürüklüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.