Görevinden istifa ederek ayrılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ’ın konuşmalarını gazetelerde okudukça, “Keşke susma hakkını kullansa” demekten kendimizi alamıyoruz.

Zira Topbaş “konuşma hakkını” kullandıkça “aynı konuşma” içinde birbiriyle çelişen görüşleri dile getirip duruyor.

Yani birbiriyle çelişkili şeyler söylemekten kendisini alamıyor.

Bir taraftan kimseye “kırgın olmadığını” ifade edip kimseye “tavır koymadığını” söylerken bir taraftan da, “Benimle geçinemeyen kendini tedavi ettirsin” diyor. Bu laf ne şimdi?

“Benimle geçinemeyen kendini tedavi ettirsin” söylemi “en baba tavırlardan” biri değil mi? En tepeden yani Cumhurbaşkanı’ndan en aşağı kademeye kadar pek çok kişiyi “muhatap aldığı” düşünülebilecek bu söylem “bir tavır” koyma değilse “hangi söylem” tavır koymadır?

Kadir Topbaş keşke hem “alttan almaya” çalışıp hem de “balyoz gibi kafalara inme” taktiğinden vazgeçse.

“Beni haksız yere görevden uzaklaştırdınız” diye harbi bir mücadele başlatsa ve o zaman bu sözleri dile getirse başımızın üstünde yeri olur.

Adamcağız, “Bileğinin hakkı ile geldiği makamı korumak için elinden geleni yapıyor” der alkışlarız.

Ama böyle yapmıyor.

Kuzu kuzu “emaneti bırak” emrine itaat ediyor.

Sonra da çıkıp kendisiyle geçinemeyenlerin “tedavi olması” gerektiğini söylüyor. Bu söylemi kim ciddiye alır?

Şimdi biri kalksa da, “Bu sözün muhatabı kim” dese ne cevap verecek?

Ne cevap verecek, “Sizi kim adam yerine koymadı” diye sorana verdiği cevapta olduğu gibi, “Bu sözü oraya buraya çekmenin anlamı yok” deyip geçer Allah-u âlem! Evet, bize kalırsa Kadir Topbaş’ın bir süre “susma hakkını” kullanması gerekiyor. Hiç olmazsa “kafasını dinleyinceye” kadar “susma hakkını” kullanmalı ve kafaları daha çok karıştıracak açıklamalardan uzak durmalıdır.

Aynı konuşmanın içinde “en baba tavırları” koyup kendisi ile geçinemeyen herkesi “tedavi olmaya çağıran” sonra da, “Kimseye tavır koymuyorum” deme gibi bir çelişkiye düşmese iyi olmaz mı?