Adım neden geçti Ergenekon'da?
Önce havaalanında karşılaştığımızda Enis Berberoğlu söyledi: "Hüseyin Bey, sizinle gizli örgüt arkadaşıymışız..." Ergenekon iddianamesinde adımın geçtiğinden dem vuruyordu. Önceki gün de Hürriyet'in Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök sütununa taşıdı.
Artık bizim de bu konuyu yazmamız mecburiyeti doğdu. Konu gündeme şöyle geldi: El yazısı bir belgede, "Ergenekon Çetesi Örgüt Planı"nda, çetenin medya mensupları listesinde Dinç Bilgin, Enis Berberoğlu, Bekir Coşkun, Selahattin Sadıkoğlu ve Ertuğrul Özkök ile birlikte benim de ismim geçiyor. Ben başta, yarası olan gocunur deyip geçtim konuyu. Bir de şöyle düşündüm, Ergenekon pes etmeyecek. Devletin içinde hâlâ elemanları var. Saptırma, karartma, sulandırma için herhalde boş duracak değiller...
Pekiyi, bu belge iddianameye nasıl girmiş? Özkök'ün "deli saçması" dediği bu karalamayı, devletin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) alıp Başbakanlık'a ve Genelkurmay'a gönderiyor. Ergenekon savcısı da, bunu Başbakanlık'tan istiyor ve dosyaya koyuyor. Oldu mu şimdi belge?
Devletin istihbarat örgütlerinin gayri ciddi, yalan yanlış belgeleriyle bu ülkede kaç hayat sönmüştür, kaç masum insanın geleceği karartılmıştır, bilmiyoruz. Mesela, bu ülkenin en samimi milliyetçilerinin, değerlerimizi yüzden fazla ülkede destanlaştıranların, vatan delilerinin, bayrak âşıklarının yaptıkları hizmetlerin, hâlâ en üst toplantılarda, "zararlı faaliyetler" listelerinde yer almalarını izah edebilecek biri var mı bu ülkede? Rahmetli Ecevit, 28 Şubat sürecinde işte o toplantıların birinde, önüne konan dosyayı elinin tersiyle itip, "bunlara inanmıyorum" dediği için devlet adamıydı...
Ertuğrul Özkök'le ayrıldığımız bir nokta var yalnız. O böyle uyduruk belgelerin Ergenekon davasını sulandırdığını, aynı kafa ile cadı avına düşülecek kadar yanlışlıklar yapıldığını, davanın giderek muhalifleri sindirmeye yönelik bir "McCarthyizm" görüntüsü verdiğini iddia ediyor. Ve buna yaslanarak, "İçimden Ergenekon'la ilgili yazı yazmak gelmiyor" diyor. Bence kendisine mazeret üretiyor. Çünkü Hürriyet ve Doğan Grubu, baştan beri Ergenekon davasında CHP ile paralel hareket ediyor. Önce görmezden gelme, sonra sulandırma gayretleri için elimizde yüzlerce örnek var. Hürriyet Yayın Yönetmeni neden başka bir yol bilmiyor, mesela... Dava ile ilgili yanlışları gösterir, ikaz eder ama Ergenekon davasının Türkiye'de demokratikleşme adına taşıdığı önemin farkında olarak, adaletin tecellisi için çalışabiliriz, mesela... Türkiye'nin en uyanık, en cin fikirli, şeytana bile pabucunu ters giydirecek maharetlere sahip medya yöneticilerimizin, köşe yazarlarımızın saflık mevzilerinde, sütre gerilerinde kalması, inanınız kimseyi ikna edemez...
Ergenekon davasının bu ülkede pek çok kimseyi rahatsız etmesi tabiidir. Asırlık ezberler bozuluyor. İttihat Terakki zihniyeti ve metotları ile hesaplaşılıyor... Cumhuriyet elitlerinin foyasının ortaya çıkması söz konusu. Kimin eli kimin cebinde? Kim kiminle kol kola girmiş? Sağdan görünüp sola, masonlara kimler çalışmış? Soldan görünüp kimler Amerikan ajanlığı yapmış? 'Vatanı böldürmeyiz' deyip kimler PKK'yı koruyup kollamış? Solcu aydınları katledip, sağcıların üzerine yıkıp, kimler insanımızı "kahrolsun şeriat" diye yürütmüş? Bu arada malı kimler götürmüş? Kimler bu ülkenin geleceğini çalmak istemiş? Kimler, yarınlarımızın önüne setler inşa etmiş? Bunların ortaya dökülmesi, milletin gözünün adamakıllı açılması mevzubahis. Bu şuurlanma ile demokrasinin mıntıka temizliği yapılacaktır.
Ergenekon davasının duruşmalarının başlaması evet o cepheyi -onlar kendilerini biliyor- çok rahatsız ediyor. Onun için iki şey için çırpınacaklar: Bir, bu davayı sonuçsuz bırakmak için ellerinden geleni yapacaklar. İki, bu davanın siyasi bir dava olduğunu ısrarla işleyecekler. CHP'nin heyet kurup Silivri'de milletvekilleriyle boy göstermesi onun için şaşılacak bir şey değil.
CHP ve bir kısım medya, birbirini ateşe doğru itekliyor. Ama başaramayacaklar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.