Van'da dehşet
28 Şubat dönemindeki 'cadı avı'na geri mi dönüyoruz? Saadettin Tantan devrinde miyiz? Nedir şu "El Kaide" kampanyasındaki şiddet ve celal?
Van'da onlarca eve Terörle Mücadele ekipleri tarafından gecenin orta yerinde baskınlar düzenlendi; kapılar kırıldı, mahremiyetin canına okundu, çoluk-çocuk dehşete sevk edildi ve terör zanlısı olduğu iddia edilen onlarca kişi komşularının şaşkın bakışları arasında itilip kakılarak gözaltına alındı, Terörle Mücadele şubelerine götürüldü… Bu arada, insan hakları konusundaki inisiyatifleriyle tanınan (bilhassa "Başörtüsü Platformu"nda bir yılı aşkın bir süredir ısrarla devam ettirdikleri haftalık basın açıklamalarıyla öne çıkan) Umut-Der ve Gökkuşağı Derneği'nin merkezleri de basıldı; kamuoyu nezdinde büyük saygı gören bu sivil toplum kuruluşlarının üzerinde şüphe bulutları oluşturuldu… Neler oluyor?
"El Kaide Türkiye'yi vuracak" diyen İsrail'in ihbarı değerlendirilerek büyük bir terör dalgasının önüne mi geçiliyor?
Peki, "El Kaide"nin terör yuvası gibi görülerek dişine kadar silahlı yüzlerce polisin baskınına uğrayan onlarca evden bir tanesinde bile silahlı bir direnişle karşılaşılmamış olması bu operasyonların 'iddiasına' biraz gölge düşürmüyor mu?
Biraz değil epey gölge düşürüyor!
Bu nasıl bir "El Kaide" örgütlenmesidir ki baskına uğrayan örgüt mensuplarının istisnasız hepsi keklik gibi avlanabiliyor? Veya: Bu nasıl bir istihbarattır ki "El Kaide" refleksinin zerresine sahip olmayan bir dolu insanı 'gecenin ortasında evlerinin kapılarını kırarak düzenlenecek ani baskınlarla ele geçirme yoluna gidilmesi gereken fena halde tehlikeli birer El Kaide militanı' gibi gösterebiliyor?
İlgili Terörle Mücadele müdürleri, gecenin ortasında evlerinin kapıları kırılarak aileleri dehşete sevkedilen ve konu-komşuları nezdindeki itibarları zedelenen şüphelilerin niçin normal usullerle gözaltına alınmadıklarını inandırıcı bir şekilde izah edebilecekler mi? Daha da önemlisi; haklarındaki şüphelerin yersiz olduğu anlaşıldığı takdirde (ki inşaallah anlaşılacaktır), bu insanlara reva görülen muamele için kamuoyu önünde özür dilenecek mi?
Diyelim ki gözaltına alınanlardan biri veya birkaçı hakkında gerçekten çok ciddi şüpheler var… Bu yüzden onlarca aileye izleri belki de ömür boyu silinmeyecek bir kâbus yaşatmak şart mıydı? "Falanca şüpheli filanca derneğe üyeymiş" diye o derneğin itibarını kıyasıya sarsmak şart mıydı? Bütün bir milleti yeni bir terör paniğine sevketmek şart mıydı?
Bu usul, usul değil!
* * *
NOT: Basınımızın kafası fena halde karışık. Van'daki Umut-Der'e zaman zaman "Hizbullah" yakıştırması yapıyor. Alâkası yok. Umut-Der camiasının "Hizbullah" diye anılan ekolden olmadığını Van'da herkes bilir.