Ekim Devrimi: Ölmeseydi 100 yaşında olacaktı
Sosyalizm 1991 yılında SSCB ile birlikte çöktü. Sosyalizmin çöküşü kapitalizmin zaferi değildi ama kapitalizm ceset üzerinde tepinmekten tarifsiz zevk alıyordu. Amerikalı pop yıldızı Michael Jackson 1993 yılında Moskova’da yoğun yağmur altında binlerce Rus’a yıllardır yasaklı olan şarkılarını söyledi. Moskova’daki Karl Marks heykelinin her yanına “Michael Jackson” yazılmıştı. 1995’de yayınlanan Jackson’ın “HIStory” albümünün giriş filmi ise sosyalizmin mezar taşını dikiyordu: Michael Jackson Kızıl Ordu’nun komutanı olarak binlerce askerin önünde yürüyor, Ruslar onu çılgınca karşılıyor, Kızıl Meydan’da devasa bir Michael Jackson heykeli yükseliyordu.
Aslında olaylar çok daha önce başlamıştı. 1989’da pop yıldızları Berlin’de, duvarın batı yakasında konser verirken, Doğu Berlinliler ellerinde ABD bayraklarıyla ve “hoş geldin patron” pankartlarıyla konserleri izliyorlardı.
Ekim Devrimi anında unutulmuştu; hiç kimsenin de o kötü günleri hatırlamaya niyeti yoktu.
Geçen hafta, 7 Kasım, Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümüydü. (Rusların o dönem kullandığı Jülien takvimine göre devrim 24 Ekim’de gerçekleştiği için “Ekim Devrimi” deniliyor.) Miladi 7 Kasım 1917’de, Lenin ve Troçki öncülüğünde Bolşevikler Rusya’da iktidarı ele geçirmiş, sosyalist devleti ilan etmişlerdi. 1991 yılına kadar, bütün SSCB toprakları, bazı Avrupa ülkeleri, bu arada onlarca halk, ırk, din ve mezhep sosyalizmin ağır baskısı altında yaşamışlardı. Soykırım, işkence, idam ve sorgusuz infazlarda yüzbinlerce masum insan ölmüş, yüz binlercesi sürgün edilmişti. Sosyalizm, insanlara refah ve özgürlük değil, baskı, zulüm, sefalet ve ağır esaret getirmişti.
20. Yüzyıl’ı şekillendiren böylesine büyük bir devrimin 100. yıldönümü Türkiye’de, dünyada, hatta Rusya’da son derece sönük kutlandı. 3-5 yaşlı komünistin katıldığı sıkıcı toplantılarla, basın bildirileriyle, birkaç derginin kapağı ve birkaç satır haberle bu önemli yıldönümü geçiştirildi.
100 yıl önce gerçekleşmiş Ekim Devrimi’nin Türkiye’yi ilgilendiren birkaç boyutu var.
Tarih kitapları bahsetmezler ama Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesinin en önemli sebeplerinden biri de Rus ordusunun Türkiye’nin doğusundaki kayıpları olmuştur.
Kars 40 yıldır Rus işgali altındaydı. 1915’te Ruslar ilerlemeye başladılar ve Trabzon, Bayburt, Muş, Van’a kadar doğuyu işgal ettiler. Kazım Karabekir Paşa, Rusların doğuda Türk askeri karşısında kaybettiği asker sayısının 2 milyona yakın olduğunu, bu kadar büyük kayıp ve perişan Rus askerinin Bolşevik devrimini tetiklediğini ifade ediyor.
Ekim Devrimi’nin Türkiye’ye olumlu etkisi doğuda işgalin sona ermesi oldu. Lenin, 1. Dünya Savaşı’nı Rusya için bitirdi ve işgal ettiği topraklardan Rus askerlerini çekti. Türkiye büyük bir sorundan kurtuldu, Ermeni ve Yunanlılara karşı savaşma imkânına kavuştu.
Bolşevik İhtilali’nin olumsuz etkisi ise tüm dünya gibi Türkiye’de de sosyalistleri cesaretlendirmesi oldu. Birkaç nesil boş bir hayal peşinde sürüklendiler, telef olup gittiler. En acısı da, daha Rusya’ya varır varmaz hayal kırıklığı yaşayıp memleket hasreti içinde, bir de hain damgası yiyerek ölen Nazım Hikmet oldu.
Manevra kabiliyeti yüksek solcular “pratik çöktü, teori devam ediyor” diyerek avunuyorlar. 100. yılı da epeyce mahcup, çokça çekingen kutlar gibi yapıyorlar.
Bazı sol siteler, Ekim Devrimi kutlamalarına dair haberleri verirken “Leningrad” ifadesini kullanıyorlar. St. Petersburg şehrinin ismi Devrim’den sonra “Leningrad” olarak değiştirilmiş, sosyalizm çökünce şehir eski ismine kavuşmuştu.
1995 yılında, sosyalizmi bitiren Gorbaçov Türkiye’ye, ODTÜ’ye konferans için geldiğinde öğrenciler konuşturmamak için şiddete başvurmuşlardı. Muhtemelen o öğrenciler şimdi bankalarda üst düzey yönetici, uluslararası firmalarda CEO oldular.
Ülkemin neredeyse bütün solcu gazete, dergi ve kitap yayıncılığının kapitalist ajanlar tarafından fonlandığı ortaya çıktı. Gezi olaylarından “Ekim Devrimi” çıkarmaya çalışan solcuların aslında Fetullah’ın oyuncağı olduğu acı bir gerçek olarak ortada duruyor.
Bir de PKK var: Soyu tükenmeye yüz tutmuş sözümona “özgürlük savaşı”, “gerilla mücadelesi” veren sosyalist örgüt görünümündeydi ve tüm dünya solcuları tarafından “korumaya” alınmıştı. PKK da ABD lejyoneri olup sosyalizmi kapitalizme peşkeş çekiverdi.
Ekim Devrimi ölmeseydi 100 yaşında olacaktı. Lenin, Stalin heykelleri çoktan yıkıldı. Che Küba’dan kovuldu, Castro sosyalist miydi bilinmez ama öldü. Latin Amerika’nın “sosyalist savaşçıları” narkotikten epey dolar kazanıyorlar. Alman Markı bile hala hatırlanırken, Marks’ın ismi Mark’s and Spencer kadar bile bilinmiyor.
Bu arada Michael Jackson da öldü ama Kızıl Meydan’a diktiği kendi sanal heykeli dipdiri ve şimdilik yaşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.