Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kafama takılanlar

Kafama takılanlar

İlkokul döneminde öğretmenimizin rutin olarak düzenlediği bir yarışmayı hatırlıyorum: Öğrenciler ağızlarındaki kaşıkla yumurtayı düşürmeden hedefe ulaşmaya çalışırlardı. Kimileri birkaç adımda, kimileri hedefe yaklaşırken düşürürdü yumurtayı. Yarışmayı sadece bir ya da iki kişi kazanabilirdi. O zamanlar bu yarışmanın bizim hayatımıza ne katacağını düşünür ve anlam veremezdim. Ağzınıza aldığınız kaşıkta bir değil beş yumurta ile bütün dünyayı dolaşsanız dahi bu sizin hayatınıza ne katabilirdi ki? O zamanlar zihnimde canlanan bu soruya makul bir cevap bulamamıştım. İnsan bazen kendisini can sıkıntısından kurtaracak bir meşgale arıyor. Kendince gülüp eğleneceği bir şey ürettiğinde günü daha iyi geçirdiğini düşünüyor.

Geçtiğimiz günlerde gazetelerin ilk sayfalarında gözüme buna benzer bir haber ilişti. Brezilyada 245 kişi Paolo kenti yakınlarında aynı anda köprüden topluca atlayış gerçekleştirmişler. 245 kişi kendilerini 10 metreden boşluğu bırakmış ve Guinnessrekorlar kitabına girmeyi başarmışlar. Peki, ne olmuş? Onca insan aynı anda köprüden atlayıp, Guinness rekorlar kitabına adlarını yazdırmakla ne elde etmişler? Hiçbir şey!

Guinness rekorlar kitabı deyip geçmeyin. Her yıl onlarca insan burada yer alabilmek için akla hayale gelmeyecek işlerin peşine düşüyor, kendilerinden beklenmeyecek tavırlar sergiliyorlar. Mesela bir kadın saçlarını 5,62 metre uzatarak Guinness rekorlar kitabına girmiş ve kendini dünyanın en mutlu insanı olarak gördüğünü ifade etmiş. Amerikalı bir kadın tırnaklarını 8,65 cm uzatarak Guinness rekorlar kitabına girmiş ve bu heyecanını yakınları paylaşırken gözyaşlarını tutamamış…

Peki, insanların dikkatini çekebilmek için bir köprüden onlarca insanın aynı anda atlaması, bir kadının tırnağını bir adam boyu uzatabilmesi, bir gencin sıra dışı fiziki özellikleri ile öne çıkabilmesi neyi ifade eder? Bu insanların arayıp da bulamadıkları nedir?

Şu bir gerçek ki, hepimiz diğerlerinin nazarında sevilen ve değer verilen bir kişi olmayı isteriz. Ötekilerin hakkımızda ne düşündüğü ne hissettiği ve bize nasıl bir değer biçtiği önemlidir. Onaylanmak bir gereksinimdir ve bu gereksinim aile içi ilişkiler vasıtasıyla karşılanmalıdır. Çocukluk döneminde ebeveynleri tarafından yeterince desteklenmeyen kişiler ileriki yaşamlarında ihtiyaçları olan sevgi ve onay gereksinimleri için koştururlar. O nedenle anne babalar çocuklarının olumlu özelliklerini takdir etmekten kaçınmamalı, onları sevgileri ile desteklemelidirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi