Turgut Özal’ı Ergenekon mu Öldürttü?
BAŞARILI, zeki, keskin gazeteci Neşe Düzel, Avni Özgürel ile Radikal’de yayınlanan çok önemli bir röportajı (27.10.2003) yapmıştı. Neşe Hanım son olarak Taraf gazetesinde Özgürel ile ikinci bir röportaj yaptı, o da çok mühim.
Bu gibi yazıların içinde gayet önemli gerçekler bulunuyor. Bunları cımbızla çekip çıkartarak çok açık ve seçik şekilde halka bildirmek gerekir. Bu yazımda birkaç cümle ile bu işi yapmaya çalışacağım.
PKK’nın gölgesinde yapılan uyuşturucu kaçakçılığı, ticareti, trafiği:
Neşe Düzel soruyor: “Uyuşturucu, PKK’yla mücadelenin finansmanında kullanıldı mı peki?” Özgürel’in cevabı: “Tabiî ki kullanıldı. Güneydoğu’dan Edirne’ye kadar cemselerin eskortunda uyuşturucu taşındı.”
(Türk Dil Kurumu: “CEMSE: Askerî araç.”)
Birileri Kürt sorununun çözümünü istemiyor:
Avni Özgürel iddia ediyor: “Ama bu ülkede Kürt sorununun çözümü istenmiyor. Çünkü bu işten herkesin çıkarı var. Sadece askerin değil, güvenlik birimlerinin, siyasetin, işadamlarının, kısacası toplumun büyük bir kesiminin çıkarı var bunda. Kürt sorunu her türlü istismarı ve illegal parayı besliyor.”
Türkiye’de iktidarlar ve muktedir olmak meselesi:
Özgürel: “Türkiye’de hiçbir iktidarın muktedir olmak diye bir derdi yok. Hiçbiri de muktedir değil zaten. Hepsi de askerle uzlaşmayı deniyor. Cumhuriyet tarihinde sadece Turgut Özal muktedir olmayı denedi ve bedelini ödedi.”
Turgut Özal’ın ödediği bedel? Onu kimler öldürttü?
Şimdi burada bir paragraf açalım. Avni Özgürel yukarıdaki cümlesiyle ne söylemek istiyor, neyi ima ediyor? Merhum Turgut Özal öldürüldü mü? Kimler tarafından öldürüldü? Ergenekoncular tarafından mı? Ergenekon dosyasında niçin bu konu yok?
Ergenekon paşaları Öcalan’la niçin görüştü?
Neşe Düzel’in sorusu: “Ergenekon paşaları da İmralı’ya gitmişler. Onlar Öcalan ile ne görüşmüşler?”
Özgürel: “Bu adam terörü bitirebilir. Terör biterse biz ne yaparız... diye bir tarafı var bu işin. Bu ülkede Kürt sorununun çözülmemesinde çıkarı olanlar var.”
Ergenekon hakkında:
Özgürel: “Ergenekon askerin ve MİT’in içerisinde bir yapıdır ve Türkiye’de Ergenekon hiçbir şekilde bitmez... Yeni bir versiyonu oluşur.”
(Mevzubahs röportajın tamamını internetten okumanızı tavsiye ederim.)
Aydın Doğan ile Uzlaşıldı mı?
BAŞBAKAN ile Aydın Doğan arasında ateşli ve şiddetli çatışma ne oldu?.. Bir müddet atıştılar, karşılıklı ithamlar, ağır iddialar... Sonra çatışma yavaşladı, tavsadı, bitti. Şimdi ortalık süt liman.
Bir ateşkes mi imzalandı? Barış anlaşması mı?..
Kapalı kapılar ardında iki tarafın delegeleri müzakereler mi yaptılar? Karşılıklı tavizler mi verildi? En sonunda bir uzlaşmaya mı varıldı?
Bu konularda bir şey bilmiyoruz. Tek bildiğimiz şey şiddetli, ateşli bir siyaset-basın savaşının sona ermiş olmasıdır.
Kül Tigin davasının sonu ne olacak?
Sanık olması gereken birtakım zanlılar serbestmiş.
İddianame dosyasına birtakım vahim hadiseler alınmamış.
Birileri bu davayı sulandırmaya çalışıyor.
Acaba bu davanın sonu da, Erdoğan-Aydın kavgası gibi kapalı kapılar ardında uzlaşılarak mutlu bir neticeye mi bağlanacak?
Büyük medya (Doğan Moğan...) bazı önemli konuları ya hiç yazmıyor, yahut iç sayfalarda küçük veya orta bir haber şeklinde vererek tesirsiz hale getiriyor.
Medyamızın “işleri” var ve gündemi işlerine geldiği şekilde oluşturuyorlar.
PKK’lılar Kandil dağı civarında 1200 delege ile büyük bir kongre yapmışlar ve bu toplantı esnasında Türkiye onları vurmamış. Bu centilmenliğin sebebi nedir?
PKK terörünün tozu dumanı içinde yapılan uyuşturucu kaçakçılığını kimler yapmıştır? Sadece PKK yandaşları mı? Yoksa bu ticarete PKK ile mücadele edenler de karışmış, paylarını almış mıdır?
Aktütün saldırısından sonra, Türkiye kuzey Irak’taki Kürt devletini resmen tanıdı. Kürtçüler sevinçlerinden neredeyse zil takıp oynayacaklar.
Barzanî ve Talabanî’yi yükselten Türkiye olmuştur. Niçin?
Türkiye, Kuzey Irak’taki Türkiye taraftarı Kürt aşiretlerini niçin desteklemedi de Barzanî’yi ve Talabanî’yi destekledi?
Şu Türkiye ne garip, ne esrarlı, ne çelişkili bir ülke. Kürtçü liderlerden birinin soyadı Türk...
Kiminin adı İslâm, kendisi kafir...
Adı Mert ama son derece korkak.
Muhlis (ihlaslı) bey hiç de ihlaslı değil.
Birtakım İslâmcılar vicdanlarını İsrail’e, ABD’ye, Vatican’a kiralamış veya satmışlar.
Moiz Kohen’in, Tekin Alp takma adıyla Türkçülük yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.
Aklar kara karalar ak olabiliyor.
Adam evet diyor, mânası hayır.
Canım dediğine bakmayın, aslında “Canın çıksın!” demek istiyor.
O kişi vatansever mi, vatan haini mi, bilemiyorsunuz.
Ülke karışık, kafalar karışık, işler karışık.
Türkiye Nasıl İyileşecek?
TAVUK mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?.. Türkiye’nin iyi idare edilmesi için idarecilerin iyi, vasıflı, güçlü (muktedir) olmaları lazım. Politikacıları seçen halk. Halk kaliteli olmazsa seçtikleri de olmaz.
Türkiye halkı nasıl ıslah edilecek, yani daha iyi, daha vasıflı, daha güçlü hale getirilecek?
Eğitimden başka yol yok gibi...
Eğitim nasıl ıslah edilecek? Siyasî iktidar, politikacılar vasıtasıyla... Onların bu işi yapabilmeleri için son derece vasıflı olmaları gerekiyor.
Vasıf... Bilgi ve kültür... Ahlâk ve karakter... Fazilet... Bilgelik... Doğruluk, namusluluk, vatanseverlik... Haram yememek...
Bunlar parayla alınır satılır şeyler değil ki, bastıralım parayı alalım bolca...
Velhasıl kısır bir döngü içindeyiz.
Ülkenin, halkın, devletin, idarenin düzelmesi için bilgi, bilgelik, uzmanlık, vasıf, güç lazım. Bunlar bizde yeteri kadar yok.
Zamanımızda oldukça geniş bir düşünce ve yayın hürriyeti var. Niçin bu konuda düşünürlerimiz kitaplar yazmıyor? Değerli, vasıflı kitaplar. Başta İngilizce olmak üzere yabancı dillere çevrilecek, hem İslâm dünyası, hem de bütün insanlık okuyup aydınlanacak.
Kurtulmak istiyoruz, iyi olmak istiyoruz ama bunun nasıl olacağını bilmiyoruz.
Yok mu bu işin çareleri, çözümleri?
Bilen varsa söylesin..