Amerika gâvurun “alçak sarısı”, İsrail şeytanın dölü
Nil'den Fırat'a kadar uzanan "Büyük İsrail" devletini kurmak, Mescid-i Aksâ'yı yıkmak ve Kudüs’ü “başkent” yapmak isteyen İsrail ve Amerika’nın zulümleri devam ediyor.
Efendimiz Aleyhisselâtüvesselâm’ın “Orası mahşer ve menşer, yâni yeniden diriliş yeridir” buyurduğu, Yavuz Sultan Selim’in, adını Kudüs-ü Şerif olarak değiştirdiği peygamberler şehri Kudüs şimdi iki mel’unun, yâni gâvurun “alçak sarısı” Amerika ile şeytanın dölü İsrail tarafından “başkent” yapılıyor.
ŞEYTANIN DEVLET SÛRETİNE BÜRÜNMÜŞ HÂLİ İSRAİL
İsrail, Allah’ın rahmetinin kesildiği şeytan-ı racim, yâni lânetlenmiş şeytanın devlet sûretine bürünmüş hâli ve katilliğin eğitim merkezi…
Efendimiz Aleyhisselâtüvesselâmın, “İsrailoğullarından bir ümmet kayboldu, hayvan sûretine çevrildi. Bilinmez ki o topluluk ne fenalık işlemiştir…” sözlerindeki hayvan İsrail devleti sûretinde şenaatini sürdürüyor
Gâvurun “alçak sarısı” Amerika… 16. Asırdan bu yana bütün cinayetlerin, bütün katliamların ve sömürgeciliğin baş faili…
Necip Fâzıl’ın sözüyle “Öz peygamberine ihanet eden (…) Fesad ve hiyanet mâdeni yeni bir kavim hâlinde dölleşen (…) ve insanlığın başına belâ kesilen” İsrail yaptığı katliamlarla kalmayıp, şeytanın öbür dölü Amerika’nın Müslümanların gözüne baka baka Kudüs’ü “başkent” yaptığını ilân etmesini kutluyor.
KAATİLLİĞİ İDEOLOJİLEŞTİREN İKİZ DEVLET
Kaatilliği ideolojileştiren nekrofil karakterli İsrail ve Amerika’nın Kudüs’ü “başkent” yapma teşebbüsü karşısında Türk devleti hâriç, İslâm devletlerin çoğu afallamış durumda… İsraillileri “Yumurtalarını pişirmek için, dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lânetlilerdir” diye târif eden Necip Fâzıl’ın altmış yıl önce yaptığı tesbiti Müslümanlar unutmuş olmalılar ki musibetten kurtulamıyorlar:
“Şu anda kolları karnının altında saklı bir ahtapot gibi… Suriye, öbür koliyle Irak, daha öbür kollarıyle de Kuveyt, Hicaz, Mısır ve Libya istikâmetlerini kollayan, bu rolünün tahakkukuna zemin hazırlamak için bir dünya felâketine muhtaç bulunan, bunun için de Rus-Amerikan rekabetini kızıştıran ve türeme-üreme yatağı emperiyalizmayı besleyen, kısacası topyekûn medeniyetleri eritme yolunda büyücü kazanını durmadan karıştıran, yalnız o…”
İSRAİL “ZEHİRLİLERİN ZEHİRDE EN KORKUNCU”
“Esselâm” kitabında yer alan “Yahudi” (Musevîler kasdedilmiyor) şiirinde İsrailoğullarının şenaatini anlatıyor ki her Müslüman bu mısralardaki fikri şuuruna bıçak gibi sokmalı:
“Yahudi tıkayandır, Allah'a giden yolu / (…) / Yahudi, dölleşmesi, Resûle hiyanetin / Ve hedefi, Kur'ân’da, Haktan gelen lânetin / İlk defa hiyaneti, kendi öz nebisine / İnsanlık Yahudi’de şahit en habisine / Evet, zehirlilerin zehirde en korkuncu / İman kervanlarına pusu kurmuş soyguncu (…) / Peşinden, dümdüz giden yolda binbir sapıklık... / (…) / Nihayet yüzündeki kaatil peçeyi yırttı / Küfrü İslâma karşı hizip hizip kışkırttı…” Onun “Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar” kitabında yazdıklarını bir kez daha okumak gerek:
“Yahudi'nin şeklini târif kolay olduğu kadar mânasını çerçevelemek zor... O nasıl ve nereden geldiği meçhûl, şu veya bu ruh keyfiyetinde müstâkil bir ırk değil, kendisini Peygamberinden ve saf ırkından koparmış ve ayrıca mayalaştırıp ırklaştırmış ayrı bir soy... Roma İmparatorluğu, Yahudi’nin, kan damarlarına girip en hassas nahiyelerinde gizli sömürgesine karargâh kurduğu ilk büyük tarihî bünyedir. Flavius Josef şöyle der: ‘Yahudisiz tek şehir bulunabileceğini sanmak gülünçtür.’ Roma'nın fikir ve hikmet adamı (Senek): ‘Bu suçlu kavmin âdet ve usulleri her memlekette karargâh kurmuştur.”
KUDÜS’Ü BAŞKENT YAPIYORLAR EY İSLÂM DEVLETLERİ!
Uyanın ey İslâm dünyası! Birbirinize hasım olmaktan, birbirinizin kuyusunu kazmaktan körleşen gözünüzü açın! Pörsümüş, gaflet ve dalâlete düşmüş, Batı’nın müstemlekesi olmuş ruhunuzdan sıyrılıp şahlanın artık! Düşmanın ateşi üzerinize geliyor, uyanın!
Ey birbirini yiyen Araplar, Farslar! İslâm’ın tâcidarı ve hâmisi yalnız Âl-i Osman Türkleri kaldı er meydanında. Suud, Yemen, Katar, Mısır, Ürdün, Suriye, Irak! Utanın adam olamayışınızdan! Veyl size!
Mehmed Âkif merhum Birinci Dünya Harbi’nde yazdığı Safahât’ın Yedinci Kitap’taki şu mısralar bugün sizin hâlinizi anlatıyor:
“Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.