‘Anneler ve Kudüsler’
Nuri Pakdil, bizim büyüğümüz, ustamız, ağabeyimiz. Başkasını dahil etmeyeyim, kendim için söyleyeyim. Kötü bir talebeyim ben.
Kötü mötü, talebeyim işte ve bir çok şey öğrendim ondan.
Bir harften daha çok şey.
Hatırı çok yüksektir.
Onun bir sözüne, bin adamın sözünü feda ederim.
Bu cümle çok ağır, biliyorum.
Ve yeryüzünde, haklarında böyle bir cümle kuracağım insanların sayısı çok azdır.
Her yerde rastlanılması mümkün olmayan bir duyarlık vardır onda. Mısralarına yansıyan bir duyarlık.
“Yedinci duyumla alıyorum
Put kokusunu”
“Ülkeler put külü toplamı
Olacak özgürlük ateşiyle”
***
‘Erleri Eritre’nin’ şiirinde bile böyle. Kesintisiz bir ‘devrim’ duyarlığı.
Gevşersiniz, dalarsınız, gaflet çöker üzerinize, insanlık halidir.
Nuri Pakdil’in üzerine kolay kolay gaflet çökmez. En azından bizler kadar çökmez.
Ben Nuri Bey’in etrafında çok vakit geçirmedim. Yüz yüze üç beş defa mülaki olmuşumdur. Veya biraz daha fazla.
Onunla irtibatı benden çok daha fazla olan arkadaşlarım var.
Onların hiç birinden bir dalgınlık, bir konsantrasyon eksikliği hikayesi işitmedim.
Nuri Pakdil’i birkaç haftadır sık sık hatırlıyorum ve anıyorum.
Bugünlerde anışımın sebebi Kudüs’tür.
Kudüs’ün sokaklarında, el-Aksa’da ve Kubbetü’s Sahra’da, yani kadim kayanın üstünü örten kubbede andım Nuri Pakdil’i.
Ben Kudüs’te dolaşıyordum, ama biliyordum ki Nuri Pakdil, Kudüs’e benden daha yakındır. (Bu cümleyi de, yeryüzünde çok az kimse için söyleyebilirim.)
Nereden biliyorum?
Kitaplarından, şiirlerinden.
Kudüs için ilk eylem çağrılarından birini Nuri Bey yaptı. Ben, bunu da kayda değer buluyorum.
Doğu da, Batı da vardır Nuri Pakdil’in haritasında. Fakat, onun yazdıklarında, asıl, şiir olsun, nesir olsun, Ortadoğu’nun ruhunun haritasını bulursunuz.
“Konuşma sırası geldi mi bana anne
Ortadoğu çocuğu değil miyim anne”
Devamında üç mısra halinde:
“Bölünemez Ortadoğu
sınır taşlarıyla”
“İleride görüyoruz putu kıran ibrahim’i
bizi yanına çağıran ibrahim’i
Zirvede Kudüs vardır. Bazen büyük ‘K’ harfi olarak, bazen bütün harfleriyle Kudüs.
Kudüs’e ayarlıdır Nuri Pakdil.
İşte, ‘Anneler ve Kudüsler.’
“Tur Dağı’nı yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum”
“Ayarlanmadan Kudüs’e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur”
Sonra elbette, anneler, babalar, çocuklar.
“Gel/Anne ol/Çünkü anne/Bir çocuktan bir Kudüs yapar”
“Adam baba olunca/İçinde bir Kudüs canlanır”
“Yürü kardeşim/Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin”
***
Çocuklar. Bizim hafızamızda Filistin’in generalleri.
General kelimesi soğuktur.
Ancak bir çocuk ısıtabilir bu kelimeyi.
Benim gözümün önüne gelen... Onlarca İsrail askerinin ortasında, tutsak, ama hepsinden heybetli, hepsinden vakur, hepsinden güçlü ve hepsinden asil, anıt gibi duran Filistinli çocuk fotoğrafı.
Pakdil’in Kudüs şiirindeki çocuk, bir umuttur.
“Tapınakla yürek arasında en canlı ilişki/yüreğimiz sıkışınca/anladık/el-aksa’dan bir taş düşürülmüştür”
“Ve çocuk gülünce/ışır el-aksa/el-aksa bilir ki/çocuk koyacak o taşı”
İnşallah.
Bu yazının benim açımdan aciliyeti vardı. Bugün yazmasam olmazdı.
Bir gün inşallah kitaplarını bir araya toplar, çalışır, daha etraflıca yazarım.
(Mısralar, Nuri Pakdil’in ‘Anneler ve Kudüsler’ kitabından. Edebiyat Dergisi Yayınları.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.