Neler yapabiliriz?
BOP projesini hayata geçirmeye çalışan Siyonist-küresel güç odaklarının iki hedefi var. Birincisi Müslümanlar arasında mezhep ve meşrep ayrımını tetiklemek ve mor öküzün hikâyesi misali kardeşi kardeşe kırdırıp sömürü faaliyetlerine hız vermek! İkincisi ise ılımlı İslam projesi eksende Müslüman halkları köklerinden koparıp asimile etmek! Son günlerde Kral Selman ve ABD yakınlaşması aslında bu iki projenin su yüzüne çıkmış halidir. Nitekim Selman açıklamasında ABD’nin yeni stratejisini memnuniyetle karşıladıklarını ve bundan sonraki süreçte İran’a karşı birlikte hareket edebileceklerini dile getirdi. Aslında bu ifadeler Ortadoğu’da tetiklenmeye çalışılan Sünni-Şii çatışmasının nasıl ve kimler tarafından yönlendirildiğini bariz şekilde gösteriyor.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de İslam’a ve Müslümanlara en büyük zararı, dış odaklarla işbirliği yapan satılmış yerli kuklalar vermiştir. Bugün İslam coğrafyasında yaşanan işgallerin birinci sebebi bu kukla zihniyete sahip kişi ya da kişilerdir.
Küresel baronların ikinci projesi ise kökleri ile bağları kuvvetli olan Müslüman halkları ılımlı İslam projesi eksenine çekip asimile etmektir. Nitekim Veliaht Selman’ın açıklamaları ılımlı İslam projesinin kadınlar üzerinden yürüyeceğini gösteriyor. Bilinen bir gerçektir; kadınlar toplumun ayağa kalkmasında da düşmesinde de her zaman etkin rol oynamışlardır.
Kral Selman son günlerde gündeme gelen NEOM projesini hayata geçirip, burada kadın istihdamına ciddi anlamda yer vereceklerini söylüyor ve “1979’larda olduğu gibi ılımlı İslam’a dönmemiz şart” diyor. Daha da ileri giderek Resulullah zamanında kadın ve erkeğin bir arada tiyatro izlediklerini dile getiriyor ve kadının dış dünyaya açılması noktasında mesajlar veriyor.
Bilindiği üzere Suud yönetimi 2030 vizyonu planları kapsamında NEOM adlı bir ticaret kenti kurma kararı almıştı. Şu günlerde söz konusu projenin maddi ayağından ziyade fertlerin modernize edilmeleri noktasındaki rolü konuşuluyor. Yönetim kesiminden bir ismin Ilımlı İslam kavramını dile getirmesi ise oldukça düşündürücü. Zira 1990 yıllardan bu yana ılımlı İslam projesi üzerine çalışan Graham Fuller o zamanlar “İslami kesimin etki altına alınabilmesi için siyasi kesimin güdümünde hareket eden halkın küresel kapitalist sistemin içine çekilmesinin şart olduğunu bunun da ancak Ilımlı İslam projesi ile mümkün olabileceğini söylemişti. Söz konusu proje ne yazık ki, savaş, işgal ve katliamlara maruz kalan ve sürekli şekilde savaş ve şiddet tehdidiyle karşı karşıya kalan halklar üzerinde bir noktaya kadar etkili oldu. Peki, şimdi ne yapacağız? En azından bu coğrafyalarda yaşayan âlim, mütefekkir ve İslami duyarlılık sahibi kişilerin “neler yapabiliriz” sorusunu sorup çözüm arayışına çıkmaları gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.