Birleşmiş Milletler Kudüs konusunda yapılan oylama ile Amerika’ya ne çekti? Hiç tartışmasız “destur” çekti!

Bir başka ifadeyle “hizaya gel” dedi!

Kararın “bağlayıcılığının” olup olmaması önemli değil.

Çünkü bu sonuç “bağlayıcılıktan” çok daha öteye bir anlam taşımaktadır. Amerika ve İsrail’in karizması fena halde çizildi. Karar öncesinde Amerika ne yapıyordu? “Dediğimi yapmazsanız” diye dünyaya meydan okuyor, dahası “yaptığı yardımları” kesmekle tehdit ediyordu, değil mi? Bir bakıma “aba altından sopa göstererek” netice almaya çalışıyordu.

İstediği neticeyi alamadığı gibi çektiği rest de bir işe yaramadı ve “dediğini yapmıyoruz” cevabı ile karşı karşıya kaldılar.

Şimdi top Amerika’nın kucağında!

Dediği gibi yardımları kesebilir mi?

Keser elbette ama böyle bir uygulama kendilerine faydadan çok zarar getirir.

Daha da yalnızlaşmalarından başka işe yaramaz.

Birleşmiş Milletler’de alınan bu karar ile Amerika gibi İsrail de boyunun ölçüsünü almış oldu.

İsrail oylamadan çok önce çıkacak sonucun kokusunu almış olmalıydı ki Birleşmiş Milletler’i yerden yere vuruyor ve alınacak kararı tanımayacaklarını ilan ediyordu.

Dahası tüm dünyayı Amerika’nın ardından Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul edecek ve büyükelçiliklerinizi taşıyacaksınız diye köşeye sıkıştırmaya çalışıyordu.

Şimdi kimsenin İsrail büyükelçiliğini Kudüs’e taşımaya niyetli olmadığını görmüşlerdir herhalde.

Kimse Amerika’nın bu kararının peşinden gidecek gibi görünmüyor ama İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İstanbul’da aldığı “Kudüs Filistin’in başkentidir” kararı hâlâ geçerliliğini koruyor.

Evet, ABD Başkanı Trump’ın bir kabadayı edası ile ortaya koyduğu kovboy politikası fena halde yara almış bulunuyor.

Çektiği restler anında görülüyor, blöfleri yutulmuyor. Ve de Amerika giderek daha da yalnızlaşıyor.