Biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerinde olsak “jöleli-jölesiz” tüm danışmanlarımızı bir kenara bırakır ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na kulak verirdik.

Çünkü Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu asla “partizanca konuşmuyor” sadece “akl-ı selim neyi gerektiriyorsa” onu söylüyor.

Mesela, “Mademki iktidarım, o halde her istediğimi yaparım” düşüncesinin fevkalade yanlış bir düşünce olduğunu ifade ediyor.

Ve de “ilgili-ilgisiz” her konuyu KHK’lar ile düzenlemeye kalkışılmasının “doğru olmadığını” dile getiriyor. Her konuda KHK’lar düzenlenmesinin “yanlış olduğunu” vurguluyor.

Memnuniyetle görüyoruz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu yolda adımlar atıyor. Erdoğan’ın KHK’lar ile ilgili talimatının “yanlış olduğu” söylenebilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan KHK’ların bundan sonra “güvenlik ve terörle ilgili düzenleme ve göreve iadelerle” alakalı olacağını ifade ederek diğer düzenlemelerin Meclis gündemine geleceğini söylüyor. Bu elbette “olumlu” bir adım. Bu konuda nasıl olumlu bir adım atılmışsa şikâyet konusu olan diğer meselelerde bir “orta yol” elbette bulunabilir.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu bir de “hukukun üstün” tutulmasını istiyor.

“Yüzde 10 gibi bir barajın” olmaması gerektiğini ifade ederek partilerin bu konuda “muhalefette iken farklı, iktidara geldikleri zaman farklı” davrandıklarını söylüyor. Seçimlerde yüzde 10 gibi bir baraj uygulanması yerine “baraj hiç olmasa” daha doğru olmaz mı? Her fikir, her düşünce kendisini “parlamentoda temsil” imkânını bulsa pek çok sorun “kendiliğinden” ortadan kalkmaz mı?

Sırf kendi iktidarlarını garanti altına alabilmek için istikrar gibi bir bahanenin arkasına saklanılması ne kadar doğru?

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu “torba yasa” uygulamasını da doğru bulmuyor. Türlü çeşitli konuların bir torba içine doldurularak oylanmasının yanlış olduğunu söylüyor

Bu nedenle biz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na kulak vermesinin doğru olacağını düşünüyoruz.