Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Gönül evinde bir ülke

Gönül evinde bir ülke

Yağmur iyice bastırıyor, insanlar sıcak bir ortama kavuşabilmek için koşar adımlarla ilerliyorlar. Şehir, yağmur ve insanlar… Bildik görüntüler ve tanıdık simalar rutinlerine devam ederken bir köpek titreyerek şehrin en lüks mağazalarından birine giriyor. Böyle durumlarda genellikle insanlarımız hayvanları öfke ile dışarı çıkarır ve ikaz ederler. Fakat o gün o mağazada çalışan bir genç, köpeğin başını okşuyor ve bir parça yiyecek verip ortamdan uzaklaştırmaya çalışıyor. Açlıktan bitap düşen köpek karnını doyurduktan sonra mağazanın hemen önüne kıvrılıyor ve oracıkta uyuyakalıyor. Genç içeriden bir battaniye alıp bir anne şefkatiyle köpeğin üzerine örtüyor.

Şehrin en kalabalık caddesinde bir köpek boylu boyunca yatmış uyuyor. Yoldan geçen insanlar ise “ne kadar güzel bir davranış, demek merhamet damarları tıkanmayan insanlar var” diyor ve dua ediyorlar.

Şefkat ahlaki ilkelerin zirve noktasında yer alan bir değerdir. Ve ihtiyaç sahibi kişi ya da kişiler ortaya çıktığında gönül evinizde bir kıpırtı hisseder ve ihtiyacın giderilmesi için çareler aramaya başlarsınız. Düşünün, dağlara taşlara sığmayan şefkat gibi yüce bir değer sizin gönül evinize sığıyor ve burada kendine bir yer ediniyor.

Şefkat insanlığın şubelerinden biridir. Dağlara taşlara sığmayan şefkat, gönül evimizde kendine yer buluyor ve kapıları açtığımız vakit bizi iyilikler ülkesine taşıyor. Bu ülkede kimi zaman bir el, kimi zaman bir söz, kimi zaman bir yürek olup etkilerini göstermeye devam ediyor. Sahip olduğumuz bu istidadı geliştirip, insanların faydasına sunmadığımız takdirde ise şefkat damarlarımız işlemez hale geliyor, tıkanıyor. Bu durumda şefkat ve merhametimizi kaybediyor ve duyarsızlaşmaya başlıyoruz. Artık ne yaşanan haksızlıklar ne de işlenen cürümler bizi rahatsız etmeye başlıyor. Taşa dönen kalbimiz görme ve duyma yetisini kaybediyor ve gönül evimiz harabeyi dönüyor. Şefkatimizi kaybettiğimiz gün aslında insanlığımızı da kaybediyoruz.

Artık ağlayan çocukların çığlıklarını duyamıyoruz

Yurtlarından sürgün edilen mazlum halkların acısını hissedemiyoruz

Hakları ellerinden alınmış fertlerin yürek burukluğunu anlayamıyoruz

Kalbimiz katılaştıkça katılaşıyor ve artık ne görebiliyor ne de düşünebiliyoruz. Az ötemizde bütün bunlar yaşanırken şehrin en kalabalık caddesinde bir genç, bir köpeğin karnını doyuruyor ve üzerini örtüyor. Bu görüntüler kırılan umutlarımızı yeniden yeşertiyor ve o çekirdeğin filizleneceğine kanaat getiriyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi