Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Umutsuzluğa yer yok

Umutsuzluğa yer yok

Malezya Maliye Bakan Yardımcısı Osman Aziz’in “Ülkem ekonomik olarak etkilenecek olsa bile Müslümanların haklarını savunmaktan korkmuyorum” ifadesi beni çok ötelere götürdü. Söz konusu şahsın, bu ifadelerinde samimi olup olmadığını bilemeyiz. Lakin İslam coğrafyasında zulüm ve kıyımlar sınır tanımaksızın devam ederken, zulmün karşısında yer alabilecek en küçük ifadeler dahi bizi umutlandırıyor. Hakları ellerinden alınmış halklar için destekleyici bir ifade, içten yapılmış bir dua ve temenni dahi moral ve motivasyon kaynağı olabiliyor…

Filistin’de, Suriye’de, Myanmar’da, Doğu Türkistan’da… Müslüman halklar zulüm ve işkence ile yurtlarından sürgün edilirken bizler, siyasi hesaplara bürünmüş göstermelik açıklamalara ve kınama mesajlarına şahit oluyoruz. Oysa zulmün hak ve adalet çizgisini delerek üzerimize çöreklendiği bir süreçte Müslümanım diyen her kişinin ve özellikle İslam toplumlarının liderlerinin karşılarına çıkacak risk ne olursa olsun direnç gösterip hakikati gür bir sesle haykırmaları ve ezilenlerin yanında yer almaları gerekir.

En büyük tehlike yaşanan zulme, yapılan haksızlığa karşı susmayı alışkanlık haline getirmek ve duyarsızlaşmaktır. Ve ne yazık ki, bugün işgale maruz kalan Filistin ve Suriyeli halklar siyasi hesaplar ve küçük çıkarlar uğruna yalnızlığa terk ediliyor. Katliam görüntüleri sıradanlaşıyor ve bizler bu görüntüleri izlediğimiz halde her şey yolunda gidiyormuş gibi davranmaya devam ediyoruz.

Haksızlığa uğramış fertlerin yanında yer almak ve kötülüğü ortadan kaldırmak için harekete geçmek insani bir sorumluluktur. Peki, öyleyse ne oluyor da konuşmaktan dahi kaçınıyoruz. Haklıysanız susmanız için hiçbir nedeniniz yok, olamaz da. Eğer inanıyorsanız ve inandığınız değerlerle ilgili tereddüdünüz yoksa susmanız için hiçbir nedeniniz yok olamaz da.

İhlal edilen hak kime ait olursa olsun, siz buna şahit olmuşsanız karşı çıkmamanız için hiçbir mazeretiniz yok olmaz da.

İnanıyorsanız güçlüsünüz, inanıyorsanız ve inandığınız gibi yaşayabilmek için çaba gösteriyorsanız yaşamınızda korkuya yer olmayacaktır. Ve bir kişinin ya da bir toplumun hakları ihlal edilmişse, bütün siyasi çıkarlarınızı, kişisel hesaplarınızı, geleceğe dair kehanetlerinizi bir tarafa bırakıp yaşanan haksızlığı ortadan kaldırabilmek için gücünüz nisbetinde çaba göstereceksiniz

Şunu unutmayalım Firavun kendi kazdığı kuyuya düşerek ibretli bir ölümle dünyadan ayrıldı. Ama firavunlaşan zihniyetler hiçbir zaman ölmedi, onların uzantıları karanlık zihniyetlerini yayabilmek için büyük bir ihtirasla çalıştılar. Oysa Rabbimizin emri kesindi: “Zulmedenler yakında bir inkılapla devrileceklerini bileceklerdir” (Şuara, 227)

Allah zalimlerin zulmüne inananların elleriyle son verecek. Peki, bugün bu sorumluluğu taşıyan Müslümanlar Filistin’de suçlu muamelesi görüp, işkenceye maruz kalan o çocuğun hakların korumak için neden hâlâ beklemekteler?

Çocukluk hakları ellerinden alınıp, karanlık zindanlarda mahkûm edilen çocukların çığlıklarını kim ne zaman duyacak? Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi hangi çocuklara götürür hizmetini? Bizim çocuklarımıza reva görülen ölüm ve işkencelerin hesabını kim soracak? Bütün bu sorular zihnimi allak bullak ediyor fakat bir sonuca ulaşamıyorum. Çok acı!

“Ey İman edenler hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitli yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun çünkü o takvaya daha yakındır. Allahtan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Maide, 8)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi