Büyükanneden toruna
Sevgili Ali Hür
Bugün bir çocuğun gözlerindeki mutluluğu okurken hüzün hastalığına tutulmuş erişkinleri düşündüm ve gayri ihtiyari gülümsedim. Adı salihti çocuğun. Henüz 5 yaşındaydı. Annesini kaybettiğinde ise yaşamın en kritik döneminde iki yaşındaydı. Annenin vefatından sonra onun bakımını halası üstlenmişti. Salih artık halanın himayesindeydi. Kader onu inişli çıkışlı yollardan götürüyordu.
Salih yoksul bir ailenin ferdi. Onun öyle pahalı oyuncakları, özel eşyaları, itina ile seçilmiş giysileri filan yoktu. Fakat bütün bunlara sahip olan akranlarının muvaffak olamadıkları bir şeyi başarmıştı. Salih mutluluğun formülünü bulmuştu. Kuzeninden kalan mavi kazağı giydiğinde gözlerinin içi gülmüş, ellerini yukarı kaldırıp “yaşasın” diye bağırmıştı. Halanın yaptığı keki yerken yüzünde bir mutluluk halesi beliriyordu. Büyükler ne yaparsam nasıl davranırsam mutlu olabilirim diye oyalanırken, beş yaşındaki Salih mutluluğun formülünü çoktan bulmuştu. Olanla iktifa edebilmek, kanaatkârlık ve teslimiyet…
Sevgili Ali Hür,
Biz büyükler sizlere hep bir şeyler öğrettiğimizi düşünürüz. Oysa siz çocuklar ebeveynlerinize sabrı, sevmeyi ve mutlu olabilmeyi öğreten etkili eğitmenlersiniz. Beş yıllık yaşamını yoksulluk ve mahrumiyet içinde geçiren Salih bana yoksulluğun mutluluğa engel olamayacağını öğretti. Salih bana her ferdin yaşamındaki mahrumiyeti avantaja çevirip yaşamını daha verimli geçirebileceği mesajını verdi. Onun bakışları “mutlu olabilmeniz için çok sebebiniz var” diyordu. Gerçekten de öyle… Sahip olduğumuz imkânlar mutluluğumuz için kâfidir aslında. Fakat bardağa boş tarafından baktığımız için bunu bir türlü göremiyoruz.
Sevgili Ali Hür
Bugün bir çocuğun nesnelerle kurduğu iletişimi izledim ve mutluluğa ulaşabilmemiz için olaylara bir çocuk saflığı ile bakmamız gerektiğini düşündüm. 5 yaşındaki Salih elindeki elma şekerine “ne kadar büyük bir şeye sahibim” edasıyla bakıyordu. Sahip olduğumuz imkânlar mutluluğumuz kafi iken neden mutsuzluğu tercih ederiz acaba? Bu sorunun cevabını Salih’le kurduğum iletişim sonucunda öğrenmiştim. O sahip olmadığı şeyleri dikkate alıp neden niçin demiyor elindeki ile mutlu olmaya çalışıyordu. Oysa biz yetişkinler her durumda ve her şartta şükredebileceğimiz şeylere sahip olduğumuz halde sürekli şikâyet eder ve mutluluğu kendi ellerimizle yok ediyoruz. Daha fazla mutlu olabilmek için daha fazla ve daha büyük şeylere sahip olmamız gerektiğini düşünüyor sahip olduğumuz imkânlar için şükretmiyoruz. Oysa mevkii makam ve mülk gibi dünyevi unsurlara uğramayan mutluluk, küçük ayrıntıların içinde gizleniyor. İşte biz erişkinler o ayrıntıları kaçırıyoruz çocuğum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.