ABD’nin Afrin ile ilgili açıklamaları kelimenin tam anlamıyla “yalan rüzgârı” halini almış bulunuyor.

Bir bakıyorsunuz, “Terör örgütü Afrin’e girerse desteğimizi yitirir” şeklinde açıklamalara imza atıyorlar.

Hemen ardından da Zeytin Dalı Harekâtı’nda canlarını kaybeden teröristlerin yerine yenilerini koyabilmek için 600 teröristin iki bin kişilik bir konvoyla Afrin’e sokulmasına aracılık ediyorlar.

Bu halleriyle de sürekli yalan söylediklerini kanıtlıyorlar.

ABD’nin adeta “yalan rüzgârı” haline gelen bu açıklamaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Obama neyse Trump da aynı ikisi de bize yalan söylüyor” şeklindeki sözlerini de teyit etmiyor mu?

Evet, sürekli yalan söylüyorlar.

Başkanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yalan söylüyor.

Sözcüler dünya kamuoyuna yalan söylüyor. Daha bir yalan unutulmadan ikincisini piyasaya sürüyorlar.

Bu yüzden de hiç kimsenin inanmadığı ve güvenmediği bir ülke halini almış bulunuyorlar.

Bugün ABD ile birlikte iş tutarak, sırt sırta vererek bir şeyler yapacaklarını sananlar yarın ne büyük bir yanlışa düştüklerini acı bir şekilde görüyorlar.

Birkaç gün önce yaptıkları açıklamalar ile bizim terör örgütü olarak tanımladığımız kendilerinin ise DEAŞ ile savaşan kahramanlar olarak ilan ettikleri kişilerin Afrin’e girmeye kalkışmaları halinde onlara destek vermeyeceklerini ilan ediyorlardı.

Şimdiyse öldürülen teröristlerin yerini almak üzere Afrin’e giren teröristleri binlerce araçlık konvoylar ile Kandil’den yolcu ediyorlar.

Eskiden olsa bu yaptıklarını rahatlıkla yutturabilirlerdi.

Çünkü dünyanın bir ucunda olanlardan öteki uçta bulunanların kolay kolay haberi olmuyordu.

Oysa şimdi her şey anında duyuluyor.

Ve herkes ne olup bittiğini anında öğreniyor. ABD’nin yalancılığı da gün yüzüne çıkıyor.

Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için söylenmedik yalan kalmadı. Ama unuttukları bir şey var. Yalancının mumunun uzun uzun yanmadığını ya unutmuşlar ya da hiç bilmiyorlar.

Yalancının mumu ancak yatsıya kadar yanar. ABD yalan üzerine kurulu dış politikasını mutlaka ama mutlaka gözden geçirmelidir. Zira yalana değil gerçeklere dayalı bir dış politikaya olan ihtiyaçları her geçen gün daha da büyüyor.

Bu yalanları yüzünden ülkemizle “stratejik ortaklıklarını” teyit eden açıklamalarının da bir inandırıcılığı kalmıyor.

“Yalanlara bir yenisi daha eklenmiş” deyip geçiyoruz.