“Ne haçlı, ne şaman Türk! Müslüman, Müslüman Türk”
Üstad Necip Fâzıl’ın başlık yaptığımız muhteşem sözünün, İslâm’la meczolmuş Türk’ü anlatan en doğru tariflerden biri olduğu tartışılmaz bir hakikat.
Türk mefhumunu asliyetinden uzaklaştırarak Batılı “nation” yamalarla yozlaştıran oryantalist kafalı Kemalist Cumhuriyet aydınlarına ve şamanlıkta Türklük arayanlara beş kelimeyle ciltler dolusu kitapların yapamadığı fikrî bir sarahatle “Türk Müslüman olduktan sonra Türk’tür” diyerek cevap veren ilk mütefekkirdir üstad.
“TÜRK, MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA TÜRK’TÜR”
Ona göre, gaye Türklükse, Türk, Müslüman olduktan sonra Türk’tür. Bunun dışında Türklük beyhudedir. Türk’ü idrak edişi bâtıllıktan uzak Hakk’a tapan Türklüktür. Türk kimliğini yerine oturtmak çabasından dolayı, şamanist ve bâtıl Türkçü Nihal Atsız’a, “İslâm’la münasebetinin nasıl olduğunu” sorar:
Atsız: “İslâm’a Türk’ün dini olduğundan dolayı saygı gösteriyorum.” Üstad: “Türk’ün dini Şamanizm olsa ne yapardınız?” Atsız: “Bu durumda Şamanizm’e saygı gösterirdim.”
Üstad, bu anlayışın dini inkâr olduğunu söyler ve bu fikrini daha sonra Türk’ün ruhunu anlattığı “Kanlı Sarık” adlı eserinde muhayyel şahıslar vasıtasıyla anlatır ve söyleyeceğini koroya söylettirir: “Ne haçlı, ne şaman Türk! Müslüman, Müslüman Türk! Ölümsüz, kahraman Türk! Yeni yurtta yaman Türk! Her şey Türktür orada; mekân Türktür, zaman Türk!”
“Bu ses kimin sesi?” diye soran Fraklı Adam’a, İhtiyar Timsal sembolüyle “Bu ses, tarihteki gizli mânaların sesi... Benim sesim!...” diye cevap verir.
“Rapor”larda yazdığı “Türk Milletine Beyannâme”sindeki Türk târifinin binyıllık tarihî köklerimizden sürüp gelen kimliğimizle son derece mutabık olduğunu görüyoruz:
“İçi alev alev Müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle, yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım. Allah’ın inâyeti ve Resûlünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun!...”
“İSLÂM’SIZ TÜRK’ÜN HİÇBİR DEĞERİ YOK”
Üstada göre Büyük Doğu’nun temsilcisi olan Türkler “Başyücelik devleti” nin hâmisidir. Bu vasfından dolayıdır ki Türkiye’deki millet ve devletin, İslâmiyeti yaymak ve yaşatmak için Türklüğe sarılması şarttır. Türklük ve İslâmiyet iki kutup yıldızıdır. Türklük ve İslâmiyet birbirini tamamlayan iki asli unsurdur. Birini ötekinden ayırmak, tek başına kalana ihânet etmektir.
Hülâsa olarak diyor ki: İslâm’sız Türk’ün hiçbir değeri yok.
------------------------------------
İSMAİL GÖKTÜRK’ÜN “ SON SULTAN ABDÜLHAMİD HAN’I ANLAMAK” KONULU KONUŞMASI…
Mostar Gençlik ve Genç Beşir Derneklerinin18 Şubat 2018’de Sivas merkezde tertip ettiği “Son Sultan Abdülhamid Han’ı Anlamak” konulu konferansta konuşan Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şube Başkanı dostumuz İsmail Göktürk Abdülhamid Han’ı yâd edip döndü. Cuma Kapısı’nda görelim neler anlatacak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.