500 yılın sonu
500 yıllık Batı üstünlüğü çöküyor. Yanlış anlamadınız; evet, 500 yıllık Batı üstünlüğü çöküyor. Batı üstünlüğünün 500 yıl sürdüğü tartışılabilir. Lâkin öyle farz edersek bile bu üstünlük artık sona ermek üzere. Çok ilginç, daha 1994 yılında liberalizmin zaferini ilân eden Fukuyama Batı’nın üstünlüğünün artık tarihin sonu olduğunu yazmıştı. Şimdi herkes onunla dalgasını geçiyor. O bile kendisiyle ve daha önce ortağı olduğu Neocon çeteyle dalgasını geçiyor. Ahirzamanın hızına hiçbir şey yetişemiyor. İmparatorluklar bile. ABD Afganistan’ı işgal ettiğinde ben ABD’nin sonunun gelmekte olduğunu ve bu işgalin altından kalkamayacağını söylemiştim. Bizim camianın aklı başındaki teorisyenlerinden birisi bana itiraz etmiş ve ‘ABD henüz Roma gibi genç bir imparatorluk onu kimse dize getiremez’ demişti. Bush da öyle sanıyordu. Ama meğerse değilmiş.
Batı’nın 500 yıllık üstünlüğünün yıkılmakta olduğunu söyleyen benim gibi amatör bir analizci değil. ABD’yi en tepeden yönetmiş insanlar. Birisi Carter’ın döneminde ulusal güvenlik danışmanlığı yapmış Brzezinski diğeri de baba Bush’un kabinesinde aynı görevi üstlenen eski bir general ve asker olan realpolitik ustası Scowcroft’tan başkası değil. David Ignatius’un moderatörlüğünde ve sorularıyla şekillenen ‘America And The Word kitabına göre artık 500 yılın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Dünyanın merkezi Batı’dan ve Atlantik ötesinden şarka ve doğuya kayıyor. Bu akil adamların tasvirlerine göre artık dünya ABD ile birlikte değil ABD dünya ile birlikte hareket etmek mecburiyetinde kalacak. Kimi akil Amerikalıların söylediği gibi ABD’nin yapması gereken İngiltere kraliçesinin yaptığı seydir. Hakim olmak, ama hükmetmemek. Ya da yönetmek değil gerektiğinde yönlendirmek. Bunun için Clinton dönemi başarılıydı. Kimileri Bush’un işgallerle ABD’yi ayağa kaldıracağını vehmetti, ama sonuç ortada. Sadece tartışılan husus şu: Kriz kalıcı mı, yoksa geçici mi?
***
Seçimlerde de bunun cazibesi görülüyor. Amerikan toplumu vicdanıyla değil cüzdanıyla ya da midesiyle hareket ediyor. Bush iktidarının sonuna günler kala dünya çapında patlak veren kriz Amerikalıların tercihlerini de etkiledi ve tadil etti. İkinci olarak, Hillary’yi dışlayan Obama’ya karşılık McCain ilk önce Sarah Palin’i yanına alarak feminist çevrelerde bir çıkış yaptıysa ve puanlarını artırdıysa da Palin’in çekilmez gafları bu silâhın da geri tepmesine neden olmuştur. İlk kez Amerikalılar siyaseti öğrenmeye başladılar. Bu gidişle dünyayı da öğrenmeye mecbur kalacaklar. Son sıralarda ibreler yeniden ve büyük çapta Obama’dan yana değişmiş durumda. Şimdiden Obama devriminden bahsediliyor. Zira Bush bizim siyasetçilerimizin pek sevdiği bir tabirle geride enkaz bırakıyor. Dolayısıyla onun varisi olan McCain de bu enkazın altında kalmış görünüyor. İlk defa Cumhuriyetçi bir gelenekten gelen ve Rice ile birlikte Tom Amca’nın son haline benzetilen Colin Powell da kendisini tutamayarak kendi partisinden McCain yerine Obama’yı desteklediğini açıkladı. Artık Cumhuriyetçilerin bile Cumhuriyetçi politikalardan sıdkı sıyrıldı. Sadece o değil. 2003 Irak savaşına karşı çıkan ve bunu gazete yazılarıyla deklare eden Brzezinski ve Scowcroft bile McCain yerine Obama’dan yana tavır koyuyorlar.
***
Tek ayrıldıkları nokta Irak hususunda. Obama’nın danışmanı olan Brzezinski; “Irak’taki varlığımız bundan böyle çözümün bir parçası değil sorunun bir parçası ve kaynağı” derken Scowcroft burada Cumhuriyetçiliğini göstererek: “Irak’ta çekilirsek felaket olur ve Şiî-Sünnî savaşı patlak verir” diyor. Brzezinski çekilme durumunda Iraklıların iktidar hesaplaşması içine girebileceklerini ve bu durumda Şiilerle ittifaka (Taifistan-Şuubistan ittifakı) gidecek olan Kürtlerin Arap Sünniler karşısında savaşı kazanacaklarını ve bunu önceden kestirecekleri için de Sünnilerin iç savaşa girmeyeceklerini öngörüyor. Scowcroft’un çekilme sonrasında Irak senaryosu biraz daha farklı. Buna göre, Kürtler bağımsız hareket edecekler ve Şiilerle Sünnî Araplara saldırmayacaklardır. Şiî Araplar daha güçlü olmasına rağmen Sünnî Arapların alabilecekleri malî yardımlarla durumu dengeleyebileceklerini ve dolayısıyla böyle bir iç savaşın çıkması halinde uzun süreceğini tasavvur ediyor. İkisi de gelecekle alâkalı olarak Irak’tan ziyade Filistin meselesine dikkat eçkiyor. Scowcroft: “Şayet Filistin meselesi silâhlı bir çatışmaya dönüşecek olursa Irak savaşı onun yanında gezinti gibi kalabilir” diyor ve İsrail’i Kudüs’ü paylaşmaya çağırıyor. Doğu Kudüs’ün Filistin’e devri gerçekleşmeden bölgeye barışın gelmeyeceğini ifade ediyor. McCain’in seçimlerde çuvallaması ihtimali karşısında gardını alan İsrail görmezlikten geldiği Arap Barışı (Kral Abdullah planı: 2002, Beyrut) kartına sarıldı. Dünya hızla değişiyor çöken sadece ABD’nin yüzyılı olmayıp bilâkis Batı’nın topyekûn 5 yüzyıllık üstünlüğüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.