Vicdan konvoyu
8 Mart’ta kadınların maruz kaldığı sorunlar maddeler halinde gündeme geliyor ve çözüm arayışları üzerinde duruluyor. Fakat ne kadınlar adına gerçekleştirilen programlar ne de ileri sürülen çözüm önerileri yaşanan sorunlara merhem olabiliyor. Yani hâlihazırda 8 Mart’ta kadın adına gerçekleştirilmiş ciddi bir proje, açılmış bir çığır yok. 8 Mart öncesi mağazaların önünde sergilenen hediyelik eşyalara baktığınızda, aslında sözde bu özel günün kadının sorununa çözüm getirmek için değil kapitalizmin ürettiği tüketim hastalığının yayılması için düzenlenmiş bir gün olduğunu anlarsınız. Fakat istisna da olsa umutlarımızı yeşerten gelişmelere tanıklık ediyoruz.
İnsanlar 8 Mart’ta harcayacakları paranın hesabını yaparken bir grup kadın, hakları ellerinden alınan, tecavüz ve baskı ile zindanlarda tutulan hanım kardeşlerimizin sorunlarını gündeme taşımak ve onların sesini bütün dünyaya duyurabilmek için yola çıkmaya hazırlandı. Duyarlı hanım kardeşlerimizin oluşturduğu “Vicdan Konvoyu” 8 Mart’ta, Suriye zindanlarında ağır baskı ve işkence gören kadınlarımızın hakları için yola revan oldu. Vicdan Konvoyu adına konuşan avukat Gülden Sönmez, 400 bin erkek ve kadının rejimin zindanlarına girdiğini, kadınların burada tecavüz ve saldırıya maruz bırakıldığını belirtti ve savaşa giren 400 bin kişiden 13 bin 581’inin kadın olduğunu ve nihai hedeflerinin bu kadıların zindanlardan çıkarılması ve serbest bırakılması olduğunu ifade etti.
Suriye’de rejim tarafından tutuklanan kadınlar tecavüz ve işkenceye maruz kalıyor, burada haklarını arayacak imkânlardan yoksun bırakılıyorlar. Karanlık zindanlarda esir edilen bu kadınların özgürleşmeleri için temennide bulunmak yetmez, kardeşlik bağlarımızı güçlendirip onlara el uzatmak zorundayız.
Savaş kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç ayırt etmeksizin bütün insanları mağdur ediyor. Ancak savaşın vuku bulduğu coğrafyalarda kadınları bekleyen bir tehlike daha var. Tecavüz ve işkence. Küresel eşkıyaların hedefinde yer alan kadınlar ölümden korkmuyorlar fakat tecavüz onların ruhsal dünyalarında derin bir yara açıyor. İsrail ve Suriye zindanlarında mahpus edilen çoğu on sekiz yaşın altındaki kız çocukları ve kadınlar seslerini duyurma imkânı bulamıyorlar.
Biliyoruz… 8 Mart yine bütün dünyada çeşitli kutlamalarla yâd edilecek. Mağdur edilen kadınların hakları yeniden gündeme gelecek. Fakat kutlamalar Afganistan’da, Irak’ta, Mısır’da, Yemen’de, Suriye’de, Filistin’de mağdur edilen kadınların sorunlarına bir çözüm getiremeyecek. Tecavüz mağduru kadınların yüreklerinde açılan yaraya merhem olamayacak. Yapılan kutlamalar çocuklarından koparılan anaların gözyaşlarını dindiremeyecek…
Sapığın tecavüze yeltendiği sonra da katlettiği bebeklerin haklarına iade edemeyecek…
8 Mart’ta kadınlar adına yapılan programlar, eşleri tarafından katledilen kadınların haklarını iade edemeyecek…
8 Mart’ta kadınlar adına yapılan programlar, cinsel istismara uğrayan, ağır iş koşullarında çalıştırılan çocuk denecek yaşta evliliğe zorlanan, uyuşturucu ya da fuhuş bataklığına sürüklenen kadınlarımızın sorunlarına bir çözüm getiremeyecek. Peki, ne olacak? O gün büyük harcamalar yapılacak, hediyeler alınacak, kadınların sorunları tartışılacak, eğlence ve yemekler tertip edilecek sonra da eski tas eski hamam yola devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.