Allah utandırmasın
Dün kaldığımız yerden devam edelim: Benim ileri sürdüğüm sebepler elbette tartışılabilir, ama Milli Görüş'e 40 yıldır vaziyet eden –ve geçmişte olağanüstü büyük hizmetler ifa eden- kadronun artık geniş kitlelere ulaşamadığı, ulaşacağa da benzemediği su götürmez bir gerçek.
Bu gerçeği gören Saadet Partisi il ve ilçe teşkilatları Erbakan Hoca'ya yıllardır "Numan Kurtulmuş genel başkan olsun" diye baskı yapıyorlardı.
Niye Numan Kurtulmuş?
Çünkü ihtiyacını hissettikleri "taze kan"ı, hasretini çektikleri "dinamizm"i, Tayyip Erdoğan'ın karizmasıyla yarışabilecek karizmayı ve Milli Görüş'ün kadîm söylemini yeniden üretip 'asrın idrakine söyletecek' entelektüel donanımı onda görüyorlardı.
Üstelik, ideolojik tavizsizliğini korumakla beraber daha ölçülü ve dolayısıyla daha saygın bir muhalefetin işaretlerini veren Kurtulmuş, Saadet Partisi'ne tepki duyanların da 'bu adam farklı' deyip kulak kesilebileceği –zaten kulak kesilmeye başladığı- bir lider profili çiziyordu.
Hülasa, parti tabanının ezici çoğunluğuna göre Numan Kurtulmuş 'yere düşen bayrağı yeniden yükseltme vazifesi' için biçilmiş kaftandı.
Bendeniz de (Saadet Partili olmayan pek çok arkadaşım gibi) Numan Kurtulmuş liderliğindeki bir Saadet Partisi'nin siyasette can çekişen idealizmi ihya edebileceği ihtimali üzerinde duruyor ve Erbakan Hoca'nın bu ihtimale bir şans tanımasını bekliyordum.
O gün nihayet geldi.
Erbakan Hoca yeşil ışık yaktı ve Numan Kurtulmuş Saadet Partisi 3. Olağan Kongresi'nde genel başkanlığa seçildi.
Gerçi partinin genel idare kurulu daha ziyade 'eski tüfekler'den oluşuyor, Kurtulmuş yeni bir ekip kuramadı; fakat genel başkanlığın sunduğu imkânlar Türkiye siyasetinde yeni bir rüzgâr estirmek için yerlidir.
Kurtulmuş'un, yeni dönemde ne yapacağını herkesin merakla beklediği Saadet Partisi'nin umut vaat eden karizmatik genel başkanı olarak söyleyeceği sözler, hiç şüphesiz, kendi tabanı dışında kimsenin kaale almadığı dünkü Saadet Partisi'nin genel başkan yardımcısı olarak söylediği sözlerle kıyaslanamayacak kadar büyük bir ağırlığa sahip olacaktır.
Kürt meselesinin çözümüne dönük radikal bir teklif paketi hazırladığını ve bu paketi "şehit anaları"nın da yüreklerine tesir edecek bir söylem ve üslupla takdim ettiğini düşünün mesela…
Yeni bir rüzgâr esmez mi?
* * *
Numan Kurtulmuş'un kongrede yaptığı konuşma, kalplere sürûr verecek yeni bir rüzgârın habercisidir inşaallah.
Dünyanın bütün mazlumları, mağdurları ve yoksulları için bir "kurtuluş soluğu" olmaktan söz etti Kurtulmuş…
Vahşi kapitalizmin "ruhsuz ve vicdansız elleri"ne teslim edilen halkımızın ve cümle insanlığın insafa, şefkate, adalete susamışlığından söz etti…
Vaktiyle dünyaya ışık saçan muazzez medeniyetimizin yeniden yükselişine duyulan muazzam ihtiyaçtan söz etti…
Süleymaniye ile Anadolu illerinin kardeşliğinden söz etti…
Halep ve Şam ile birlikteliğimizin ihyasından söz etti…
Kürtlerin hukukunu gözetmekten söz etti…
Alevilerin hukukunu gözetmekten söz etti…
Filistinli, Iraklı, Afganistanlı "Aziz Müslümanlar"dan Amsterdam, Londra, New York sokaklarında "Bizi de kurtaracak bir söz yok mu?" diye soran mağdur ve mazlum Batılılara kadar herkesin hukukunu gözetmekten söz etti…
"Bir ahlak ve insanlık meselesi"nden söz etti mütemadiyen…
Ahlak ve insanlığı "reel politik"e kurban etmeyeceğini taahhüt etti…
"Reel politiğin şartlarına kul olmayacağıma, Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceğime söz veriyorum" dedi…
Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğine de söz verdi…
Musa gibi gelip Firavun gibi hareket etmeyeceğine de söz verdi…
Muhalefette hakkaniyeti gözeteceğine ve iktidarda muhalefetin uyarılarına açık olacağına da söz verdi…
Bu duruşun, bu söylemin, bu üslubun memleket sathında yankılanması ve Saadet Partisi'nin Numan Kurtulmuş liderliğinde kabuklarını kırıp büyüme temayülü göstermesi, "Siz hâlâ orada mısınız? Bırakın bu marjinal ayaları!" deyip duran "reel politikçiler" üzerinde ıslah edici bir tesir yapacaktır.
* * *
Gazan mübarek olsun Numan Kurtulmuş.
Allah utandırmasın.