Organik ürünlere rağbet var
Çocukluğum Anadolu’nun küçük bir ilçesinde geçti. Sanırım o dönem GDO’lu ürünler henüz proje aşamasındaydı ve toprağın, suyun, havanın rengi bozulmamıştı. Tükettiğimiz ürünleri evimizin bahçesinde yetiştirir ve bu ürünlerin hangi aşamalardan geçtiğine bizzat şahit olurduk. Tohumun toprakla kucaklaşmasına, burada filizlenip boy salmasına ve ürün verinceye kadar geçen bütün aşamalara tanıklık ederdik. Kahvaltı kümesten alınan taze yumurta ve süt eşliğinde yapılırdı. Büyükannem ürünlerden bir kaçını tohumluk olarak olgunlaşması için bırakır ve elde ettiği tohumları ıslatarak filizlenmesini beklerdi. Sonra da bu çekirdekleri toprakla buluşturarak yeni dönem için hazırlıklara başlardı.
Günümüzde sözde genetiği bozulmamış ürünler organik ürünler adı altında fahiş paralara satılıyor. Fakat GDO’lu ürünlerin çiçeklerinden uçuşan tozların bütün ürünleri etkilediğini düşünürsek safiyetini korumuş ürün elde etme imkânımızın olmadığını anlarız.
İnsanoğlu o kadar büyük ihtiraslara sahip ki daha fazla para kazanabilmek için toprağın, suyun ve tükettiğimiz bütün ürünlerin genetiğini bozdu. Peki, sonra ne oldu? Öyle ki artık yediğimiz içtiğimiz şeylerden tat alamaz hale geldik. Domatesin içinden çilek, çileğin içinden erik çıkmaya başladı. Tükettiğimiz ürünler sağlığımıza katkı sağlayacağı yerde hastalık saçar hale geldiler.
Kapitalist zümreler, ürünlerin genetiğini değiştirilerek daha fazla kazanç elde edeceklerini düşündüler. Böceklere karşı dirençli hale gelmesi ve sert hava koşullarında yetişebilmesi için tükettiğimiz ürünlerin fıtratını hiç düşünmeden bozdular. Günümüzde beklenilen şekilde artık daha fazla ürün elde edebiliyoruz ve her ürünü her mevsimde bulabiliyoruz. Fakat fıtratları bozulan bu ürünler artık hastalıkların artmasına neden oldu. İnsanların bağışıklık sistemi ve direnç noktaları bozuldu. O yüzden ne hayattan keyif alabiliyorlar ne de gündelik aktivitelerini istenilen şekilde yerine getirebiliyorlar.
GDO’lu ürünler üzerindeki çalışmayı ilk başlatan, dünyayı hizaya getirmeye çalışan ABD’dir. Demokrasi vaadiyle gelip masum halkları katleden ABD ve yandaşları Allah’ın bahşettiği ürünlerin fıtratını bozarak sözde bolluk ve bereket vaat ettiler. Peki, sonuç ne oldu? Beden ve ruh sağlığını kaybetmiş bir nesil ortaya çıktı. Uzmanlar bu ürünlerin getirebileceği risklerin başında alerji ve kanser gibi ciddi sorunların geldiğini söylüyorlar. Nitekim virüslere dayanıklı hale getirilen GDO’lu ürünler farklı virüs tiplerinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bitkilere enjekte edilen bu özellikler toprağın florasının dolayısıyla ekosistem dengesinin bozulmasına neden oluyor. Üstelik bu ürünler çiçektozları ve rüzgâr aracılığıyla taşınarak diğer bitki türlerini de etkileyerek doğal yapıyı bozuyor. Kapitalist zümrelerin insanlık tarihine kazınmış bir cinayetidir GDO saplantısı. Masum halkları katleden ve onların bütün kaynaklarına konan bu zihniyet, yoksullaştırılan halkların tarımlarını da bitirip onları kendilerine bağımlı kılmaya çalışıyor. Fakat ne yazık ki bu yıkıma, sonu gelmeyen kayıplara dur diyebilecek bir iradeye henüz sahip değiliz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.