Saati durmuş yeni monarklara Cumhuriyet dersi
Bin yıldır bu aziz vatan topraklarında, millet ve devlet olarak egemenliğimizi hiçbir zaman kaybetmeden şerefimizle yaşıyoruz. Mukaddes bir Millî Mücadele’den sonra, bundan tam 85 yıl önce ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduk. Büyük Atatürk’ün, kendi döneminde uygulamasına geçememesine rağmen, samimî bir demokrasi özlemiyle kurduğu ‘Cumhuriyet’, yıllarca dar çerçevede sadece mutlakiyet/monarşi karşıtı bir rejim olarak anlaşılmış ve devletle aynı mânada kabul edilmiştir. Halbuki, ‘cumhur’ kelimesi üzerinden etimolojik şekilde yapılacak basit bir tahlil bile, cumhuriyetin asıl anlamının ‘demokrasi’, yani halkın egemenliği/yönetimi olduğunu gösterecektir.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, süratle yapılacak reformlar gerekçe gösterilerek çoğulcu demokratik sisteme geçilemeyişi bir dereceye kadar mazur görülebilir.1924 yılında kurulan ‘Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na ve 1930 yılında kurdurulan ‘Serbest Cumhuriyet Fırkası’na halk tarafından gösterilen ilgi, aslında Türkiye’nin demokrasiye1950’den çok önceki dönemlerde de hazır olduğunun göstergesidir. Ancak, İttihat Terakki’nin ‘Merkez-i Umumî Cuntası’ modelini örnek alan ‘Cumhuriyet Halk Fırkası’ yönetiminin tek parti dikta rejimini devam ettirmekteki ısrarlı baskıları, demokrasiye geçişi en az 20 yıl geciktirmiştir.
***
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana 85 yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ demokrasiyi hazmedemeyişimizi esefle karşılıyorum. AYM’nin son yayınlanan gerekçeli kararlarını okursanız ne dediğimi çok iyi anlarsınız. Siyasî ilimler literatüründe demokrasi ile eş anlamlı olan cumhuriyeti, demokrasinin ‘tehlikelerine’ (!) karşı devleti koruma olarak anlayan jakoben zihniyet, cumhuriyet ile demokrasiyi karşıt kavramlar olarak gösterebilmekte, hattâ daha da ileriye giderek, halka, milletin iradesine, millî egemenliğe ve bir bakıma demokrasiye karşı ‘Cumhuriyeti koruma kollama’ saplantısına sahip olabilmektedir. Halkı, milleti beğenmeyen yarı aydın bir avuç asker ve sivil bürokrat, kendini devlet saymakta, hukuktan mahrum bir ‘hikmet-i hükûmet’ gerekçesiyle ‘buyurgan devlet’in sözcülüğünü yaparak ‘durumdan vazife’ çıkarabilmektedir.
Bana, bugün ‘saltanat taraftarı’ tek bir kişi gösterebilir misiniz? 21. yüzyılın başında kim ortaya çıkıp da, ‘Biz kendi irademizin temsilinden vazgeçtik; bizi yeniden sultanlar idare etsin’ diyebilir?..
Din devleti isteyenlerin oranı ise, marjinal sayıların üstüne çıkmaz. Halkımız, cumhuriyeti, demokrasiyi ve lâik devlet anlayışını benimsemiştir.
Hâl böyleyken, halka, millete güvenmeyen, insanımızı ‘potansiyel mürteci’ olarak gören, devleti milletten korumaya kalkan ve kendini milletin üstünde gören ‘yeni monarklar’ın, milleti ve temsilcilerini ‘Cumhuriyetin değerlerine ve kazanımlarına’ karşı göstermesindeki çelişkiyi düşünmemiz gerekir.
Türkiye’de ‘Cumhuriyet’ ve ‘Demokrasi’nin gerçek düşmanları, bu ‘yeni monark’
jakoben oligarşidir. Bu oligarşinin asıl maksadı ise, ‘Cumhuriyeti koruma’ bahanesiyle oligarşik ve despotik egemenliklerini devam ettirerek kitlelerin demokratik taleplerini susturmaktır.
***
Cumhuriyet’in 85. Kuruluş Yıldönümü’nde, artık ‘devletlûların’ kendi vatandaşları hakkındaki vehim ve kuruntularını izale etmenin zamanıdır. Bunca ayrımcılıktan sonra, bu milletin artık ‘Cumhuriyetçiler-Demokratlar’ ayrımına tahammülü yoktur. ‘Cumhursuz’ (halksız) bir cumhuriyet, ‘milletsiz’ bir devlet düşünülebilir mi? Ne yazık ki, Cumhuriyet’in 85. yıldönümünü de, antidemokratik dayatmaların olduğu, demokratikleşmenin tam olarak sağlanamadığı, yarı militer bir geçiş döneminde kutlamak zorundayız.
Demokratikleştirmemiz gerekirken ‘dogmatikleştirdiğimiz’ ‘cumhursuz Cumhuriyeti’, ‘milletsiz devleti’, kendimize mahsus ‘üniformalı demokrasimizi’, ‘millî iradeye’ ikame ettiğimiz ‘Millî Güvenlik Kurulumuzu’, siyasallaştırıp ‘vicdan ile cüzdan’ arasına sıkıştırdığımız ‘hukuksuz’, ‘taraflı’ ve ‘bağımlı’ yargımızı, bu vesileyle bir daha değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bizim devletimizdir. ‘Cumhuriyet’ ise milletin cumhuriyetidir; bizim cumhuriyetimizdir.
Hiç kimse ‘saltanata, monarşiye’ dönülmesini istemiyor. Hiç kimse cumhuriyetin niteliklerini değiştirmeye kalkışmıyor. Hiç kimse devletine, devletinin kurumlarına, özellikle de ordusuna karşı değil. Bırakalım bu ‘kökten kinciliği!’...
Biz de milletimizi, halkımızı sevelim. Onlara güvenelim. Devletimizin kuruluşunu sevinerek, eğlenerek, bayram yaparak kutlayalım.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.