Can Dündar ve sponsorları
Türkiye’de pek çok megaloman vardır ama benim gördüğüm ender ve gerçek miniloman Can Dündar’dır.
Burada mega karşıtı olarak mini ile başka kavram ortaya sürmem, bu kişiyi küçük gördüğümden değil. Megalomanlar kendi önemlerini durmadan etraflarına anlatır ve önemsenmeyi beklerler.
Can Dündar ise, içine yönelik yaşıyor, kendisini önemsiyor ve içe yönelik ruhsal patlamaları var (implosion).
Kendisine yakıştırdığı romantizmi bile başkalarıyla değil kendisiyle alakalı. Yani kendisine karşı romantik hisler bekliyor.
Bu arada isyanlarda bulunuyorsa bile bunu hiçbirimiz göremiyoruz ama bu da doğal. Çünkü minilomanlar için kendi iç dünyaları o kadar önemlidir ki; isyanı da ancak kendilerine karşı yaparlar. Bir tek onlar isyan edilmeye değerdir.
Kendisine bu kadar değer veren, bu kadar romantik hisler besleyen minilomanlar megalomanların tersine kendilerini başkalarına empoze etmezler ama dış dünya tarafından doğal olarak, beğenilmeyi, takdir edilmeyi beklerler.
Adeta hepimizin görevi yaptıkları her işi tartışmasız beğenmek, takdirlerimizi sunmaktır.
Minilomanlar için dış dünyadakilerin kendi başlarına yaşamları, istekleri, beğenileri olamaz. Onlar minilomanımızı sevmek için varolmalıdırlar.
Bu tür insanları hayatın hoş bir detayı olarak kabul edip yaşamak mümkündür ama minilomanlar ortaya elle tutulacak somut bir iş çıkardıklarında sorunlar başlar.
Doğal olarak sevilesi olan ve kendilerini seven bu insanların kötü bir iş yapması mümkün olamayacağından beğeniler de evrensel olmalıdır.
Can Dündar’ın ‘Mustafa’ adlı belgeseli gösteriliyor ya; bazı arkadaşlarım görmüş filmi. Çok da beğenmişler. Ben de göreceğim. Ben de beğenirim belki... Ancak kazara bir beğenmeyen çıkarsa ve üstelik bunu beyan ederse vay haline...
Bir minilomana yönelik bu şekilde konuşma cüretini kendinde bulanlar hemen cezalandırılmalıdır. Bir ‘Rokoko enteller ordusu’ çıkar ortaya ve doğal müttefikleri olan minilomanımızı destekler.
Şimdi belgeselin çekimi için sponsor aranma aşamasında. Minilomanımız kendisinin yaptığı her şeyin mükemmel olacağına inandığından, destek verilmemesi ihtimalini duymak bile istemiyor. Her yıl bu tür yüzlerce, belki de binlerce destek isteyen projenin geldiği Turkcell şirketine de başvurmuş.
Boyu devrilesiye kapitalist sistemde (çoğu miniloman aynı zamanda Marksist’tir de. Çünkü böylece Marksist jargonu kullanarak kendilerini anlamayı refüze edenleri çok rahat kategorize edebilirler) şirketlerin sponsoru olacakları işleri seçerken ayrıca şirketin çıkarlarını da düşünmeleri doğal olduğundan Turkcell ilk önce ‘Bir düşünelim’ demiş. Sonra da ‘Parayı belki veririz ama ilk önce ürünü görmemiz gerekiyor’ demişler.
Tabii minilomanımız için bu bir hakaret anlamına geliyor. ‘Onlar ne cüretle onun gibi bir insanın yapacağı işe gözleri kapalı güvenmiyorlar ki, onlar kim ki?.. Benim büyüklüğümü, yanlış, kötü bir şey yapmamın imkânsız olacağını bilmiyorlar mı?’ diye iç patlamalar yaşamaya başlar minilomanımız.
Şirket yönetimi bu bilinmesi gereken gerçekleri bilmediğinden, projenin içeriğini öğrenince (Allah saklasın, şimdi bunu yazarken elim bile titremeye başladı), sponsor olmayı reddetmişler.
Aman Tanrım, bu ülke sınırları içinde ve hatta tüm dünyada işlenebilecek en büyük suç bir Can Dündar dokümanterine sponsor olmayı kabul etmemektir. Bu hayatta bunu da gördük ne yazık ki!..
Hatta denilebilir ki; piyasa ekonomisi içinde var olmaya çalışan tüm firmaların esas varlık nedenleri bir Can Dündar prodüksiyonuna bir gün fırsat verilirse sponsor olmaktır.
Turkcell’in reklam vermediği bir medya grubu var. ‘Niye vermiyor?’ diye sorarsanız, ben ne bileyim, vermiyorlar işte... Bana ne, size ne, kime ne... O grup hayatının önemli bir bölümünü ‘Bir fırsat çıksa da şu reklam vermeyene bir çaksak’ diye yaşayarak geçirir.
Miniloman olayı da onlara fırsat verdi. Önceki gün birinci sayfadan çaktılar bir gazeteleri ile. ‘Turkcell sponsorluktan çekildi’ başlığıyla verdiler haberi.
Başlığı okuyunca ‘Eeeee, ne yapalım’ oluyor insan. Ama haberin içini okuyunca öyle yazmışlar ki yazıyı, güya Turkcell Atatürk’ün hayatını anlatan bu filmden çekindiği için sponsorluktan çekilmiş iması yapılıyor.
Bu hayatta hiç kimsenin bir Can Dündar prodüksiyonuna kendisine uygun olmadığı için sponsor olmaması olamayacağına, bunu düşünmek bile imkansız olduğuna göre böyle bir şeyin temelinde mutlaka başka nedenler aramak gerekiyor.
‘Korkmuş olmalılar’ deyip, binlerce insana iş alanı açan, Türkiye’yi dünyada en iyi şekilde temsil eden, bu Cumhuriyet’i tanıtmak için dünyanın dört bir yanında işler yapan, birçok sosyal faaliyet ile gençlere, çocuklara toplumsal hayatta yollar açan, dağ başındaki elektriksiz köy evindeki çocuğa bile dünyaya bağlanma imkânı getiren, ortam uygun değil diye herkesin kaçmaya çalıştığı bölgelere gidip binlerce insana iş imkanı sağlayan, bu şekilde çalışan ve bu nedenle sadece lafta değil gerçekten yurtsever olan bir şirketi, sponsorluk meselesi nedeniyle karalayacaksınız öyle mi?
İşte bunu kimse yemez. Arada üzülen minilomanımız olsa bile işte bu masalı kimseye yediremezsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.