M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Gazete İsimleri

Gazete İsimleri

Bazı gazete isimleri: REZALET… Müstehcen Gazete… Utanmaz… Kepazelik… Ciyak Ciyak Times… Yalan Dolan Tribune… ENTRİKA… HIYANET… SEX HERALD… Yaygara… YUH BE!.. Amma da Kral… Genelew News… Kutsal Şapka… DALAVERE… Deunmeh Chronicle… Çılgın Muhalefet… HÂİN… Hayâsız… İftira… Gıybet… Kaos…  Anarşi… ÇİRKEF…

***

İçinde yolculuk ettikleri uçağın pilotuna kızdıkları için uçağın güvenliğini tehlikeye düşürecek yıkıcı muhalefet yapan dengesizler…

***

Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler diyen hafif akıllıya: Pastayı nasıl ve nerede bulacaklar?.. Pasta parasını nasıl bulacaklar?

***

İyi, temiz, saf, sâlih, doğru, dürüst, namuslu insanlara: İyi ki varsınız, sizler de olmasanız bu dünya büsbütün yaşanmaz hale gelecek.

***

Müslümanlara: Bu memleketteki bütün kötülüklerden, doğru dürüst emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmadığınız için sizler sorumlusunuz.

***

Ayakta uyuyanlara: Zamanı gelince öyle bir uyanacaksınız ki…

***

Ucuz, gösterişsiz otomobiline binmiş, soğuk nevaleler, çay takımı… Şehirden iki yüz kilometre uzaklıkta, sapsarı bir kanola tarlasının kenarındaki ağacın altına kilim sermişler üç kişi piknik yapıyorlardı. Yanlarından geçerken onlara gıpta ettim.

***

Hiçbir şeye yanmam, o fâsık, o münafık, o bukalemun tıynetli, o yanar döner, o fırıldak, o hokkabaz, o soytarı, o sömürücü, o pespaye herif-i nâ şerifin kendisini dindar ve sofu tanıtmasına yanarım.

***

Birine: Benim tanıdığım Bediüzzaman, senin anlattığından bin kere yüksektir.

***

O muhterem şeyh efendi, gerçek bir mürşid-i kâmil idi. İhlâsla şu altı şeye hizmet etmiş, ücretini halktan değil, Hâlik’tan beklemiştir: İman, İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat, Ümmet.

***

Ölü kardeşinin etini iştahla yiyen o mendebur pis herifin yanından sür’atle uzaklaşmanızı tavsiye ederim.

***

İyi bir kimsenin kendisine iyi demesi iyiliğe yakışmaz… Kötü bir insanın kendine iyi demesi ise yalan olur.

***

İyi insan olmanın ölçüsü: İnsaflı düşmanları ve karşıtları ona iyi diyecekler…

***

Camilerde dünya ve devlet büyükleri övülmez, o kutsal mekânlarda yaşa var ol nur ol aslan kaplan mücahit sloganları atılmaz.

***

Namazını dikkatle kıldıktan sonra Allah’tan, O’na layık ibadet edemediği için bağışlanma diledi, Estağfirullah dedi.

***

Mangal kültürü tarihe karıştı. Eski günler… Kış mevsimi… Ahşap harap evin basık tavanlı alt kat odasının ortasındaki mangala közlü külün içine bir cezve sürülmüş… Oda mis gibi kahve kokuyor… İyi kahve sekiz on dakikada kabarır… Köpüklü kahvesini fincana koydu, sedire oturdu… Gözlüğünü taktı, eline Tasvir gazetesini aldı… Duvarda “Ve men yetevekkelal’Allahfehüvehasbuhu” yazılı bir hat levhası var.

***

Kuşeyri risalesinde okuduğumu hazırlıyorum: Büyüklerden birine sormuşlar, “Günde bir kez yemek yiyene ne dersiniz?” O sâlihlerdendir demiş. İki kez yiyene… O sıradan bir insandır… Üç kez yiyene ne dersiniz?.. Sahibine söyleyin ona bir yemlik yapsın cevabını vermiş.

***

Tefsir yerine tesfir diyen cahile otuz ciltlik bir tefsir vermişler. Okuyup ilim edinememiş.

***

Sesi sonuna kadar açıp hoparlör fetişizmi yapılan o camie gitmiyorum.

***

Cahil yobazdan kaç bucak bucak.

***

O zatı camide görmüştüm. Üstü başı temizdi ama eskiydi. Başında, hangi tarikata ait olduğunu bilemediğim bir takke vardı. Yüzü solgundu. Üzgündü… Gözle görülmeyen bir ışık hâlesi içindeydi. Sanırım o, rical-i gaybdandı.

***

Sâkin bir yer, dışarıda lâpa lâpa kar yağıyor… Pencereden, uçuşan kar taneleri görülüyor. Ses sada çıt yok. O sükunet içinde Cenab Şehabeddin’in Elhan-Şita şiirini okurken, zamanın  akışının çok yavaşladığını, âdeta durduğunu hissetmek.

***

A benim beyim, bu dünya sana da kalmaz…

***

Âsiyab-ı devlet dönüyor… Âblar dolablar inildeyen çarkların gıcırtıları…

***

Dünyanın yükünü omuzlamış o zata bir mektup yazmak istiyorum. Önüne koymazlar, eline ulaştırmazlar diye yazmıyorum.

***

İki vilayet… Biri Rize, biri Siirt…

***

Kâsede içilen çorba daha lezzetli ve şifalı oluyormuş. Bir kâse çorba, içine doğranacak ekmek… Başka bir şey yok. Ekmeğini yer, çorbasını içer… Üzerine bir iki bardak güzel çay… Oh kekâh.

***

Gazaba uğramak istemiyorsan lüksten, israftan, gururdan, kibirden, şatafattan, ihtişamdan, debdebeden, tantanadan, gösterişten uzak dur. Allah-ü Teala gururluları, kibirlileri, büyüklenenleri sevmez.

***

Dişini sık, zorlukları göğüsle, Müslüman’ca yaşa, iyi olmaya çalış… Ömrün ölümüne imanla bitişirse ileride çok rahat eder, bahtiyar olursun.

***

Sen kendini kurtaramazsın… Yapabileceğin şey kurtuluş (necat) sebeplerine ve vesilelerine yapışmaktır.

***

Dehşetli hengâmelerden, dünyanın hercümerc olmasından, melhame-i kübradan, büyük yıkımlardan, dehşetli kıyımlardan, ihtilallerden, iğtişaşlardan, Deccalın tepelenmesinden, akıllara durgunluk verecek işlerden sonra Mehdinin Altın Çağı başlayacaktır.

***

Beyt:

Zâlimin rişte-i ikbalini bir ah keser / Mâni-i rızk olanın rızkını Allah keser.

***

Bir gence: Sana geçen sene, en az yüz hikemî beyt ezberle demiştim. Bir şeyler ezberledin mi? Yoksa başladığın yerde otlamaya devam mı ediyorsun?

***

Dört renkli güzel bir levha yaptırıp çerçeveleteceğim: BAŞININ AĞRIMASINI İSTEMİYORSAN AÇIK ÇENENİ KAPAT.

***

Bundan yetmiş seksen sene önce kibar İstanbulların kendi aralarında en çok kullandıkları kelimeler: Efendim… Teşekkür ederim… Estağfirullah… Beyefendi… Hanımefendi… Zat-ı âlileri… Bendeniz… Bu fakir… Fakirhanem… Devlethaneleri…

***

Kendini beğenmiş kişi, gerçek dindar değildir.

***

Doğal ve ekolojik olmak, geniyle oynanmamış, hibrid olmamak şartıyla: Aziz buğday… O buğdaydan yapılmış kepekli aziz ekmek.

***

Traktörlerden sonra öküz kalmadı diyorlar. Kırsal kesimde iki boynuzlu çilekeş öküzler kalmadı ama şehirlerde durum öyle değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi