Bir yandan, “Batı’yı iyi tanıyın” çağrıları yapılıyor. Batı’nın İslam coğrafyasındaki zulümleri hatırlatılıp, “Bunların cibilliyeti bu” deniliyor.

“Biz Batı’yı on altı yıl boyunca iyi tanıdık, siz de tanıyın” çağrısı yapılıyor.

Bu söylemleri duydukça zevkten dört köşe oluyoruz.

“Tamam, artık Batı ile aramıza ciddi bir mesafe koyacaklar” diye seviniyoruz.

Ama o da ne?

AB’ye tam üyelik hedefinden asla vazgeçmediklerini ilan ediyorlar.

“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demenin tam zamanı!

Yahu O Batı âlemi ki, Medine’de kilise yapılması için kolları sıvamış durumda!

O Batı âlemi ki Kur’an da bulunan Yahudi karşıtı ayetlerin çıkarılması için bastırıp duruyor.

O Batı âlemi ki Müslüman görünce tüyleri diken diken oluyor ve olmadık hakaretlerde bulunmayı marifet sayıyor.

Bunların arasında bizim ne işimiz var?

Bu kadar barbar ve bu kadar gaddar bir toplumu gözümüz de lüzumundan fazla büyüttüğümüzü ne zaman fark edeceğiz?

Ve ne zaman onların kokuşmuş değerlerini kendi pırıl pırıl değerlerimizden fazla önemsemeye son vereceğiz?

Yoksa Avrupa Birliği’ni Batı âleminin bir oluşumu olarak görmüyor muyuz?

Avrupa Birliği farklı, Batı âlemi farklı mı? Elbette hiç farkları yok.

Ha kel Ali, ha Ali kel!

Bakın kafalarına göre bir adamı Suudi Arabistan’da yönetimin başına geçirdiler.

Şimdi istediklerini söylettiriyorlar.

Bugün Medine’de kilise yapmak için koşuşturanlar hiç şüpheniz olmasın yarın bir de Havra yapılmasını talep edeceklerdir. Bakarsınız Medine’de bir de “dinler bahçesi” falan yapılmasını bile isteyebilirler. Batı’yı gerçekten iyi tanımak lazım!

Cibilliyetleri hakkında bilgi sahibi olmak ve ona göre tedbir almak şart.

Batı’yı iyi tanıdıktan sonra “tam üyelik hedefinden asla vazgeçmeyeceğiz” gibi laflardan da özenle sakınmak gerek!

Unutulmamalı ki Batı ayrı bir dünya, ayrı bir âlem biz ise apayrı bir dünya ve apayrı bir âlemiz!