İşkodra sokaklarında Hasan Rıza Paşa ile karşılaşmak!
Perde aralıklarından sabah güneşini hissedince kahvaltı öncesi kısa bir yürüyüş için otelden çıktım. Hemen karşımızda Osmanlı camilerine benzetilmiş yeni bir cami var.
Enver Hoca zamanında yıkılan camilerden birinin yerine yapıldığı anlaşılıyor. “Ebubekir Camii” 1995’te Arap şeyhi Zamil Abdullah tarafından yaptırılmış. Etrafta kiliseler var, caminin görüntülerine çan kuleleri illa ki giriyor. Yani neredeyse bu camiin haçsız resmini çekmek mümkün değil. İşe bakın ki, bu camiin minare âlemlerinde hilâl yok!
Hilâlden kaçışın sebebi, Türkiye’yi ve Türkleri hatırlatması olmalı!
Camiin etrafında dolaşırken tenha sokaklarda birden Hasan Rıza Paşa ile karşılaşıyorum! Bu unutulmuş efsanevî kahramanın İşodra’da yaşaması, yaşatılması fevkalade önemli. İşkodra onun sayesinde Balkanlarda en son işgal edilen toprak. Yani, unutulmuş şanlı bir “İşkodra müdafaası” var. Osmanlı merkezinin sonuçsuz kalacak direnişten vaz geçip teslim olması yönündeki emri üzerine, bundan sonra halktan biri olarak İşkodrayı savunmaya devam edeceğini açıklayan bu kahraman Kastamonu evladı, alçakça bir suikast sonucu şehid ediliyor... Akabinde Sırp ve Karadağ askerleri İşkodra’yı işgal ediyor. Camiin yanındaki “Rrruga Hasan Rıza Paşa”, Yani “Hasan Rıza Paşa Yolu” işte o şanlı direnişi hatırlatıyor.
Bir gün önce akşama doğru İşkodra’ya vasıl olduğumuzda, bir tesadüf heyetimiz Hasan Rıza Paşa’nın anıtı ile karşılaşmıştı. Daha önce de bir âbide varmış, harabolmuş ve TİKA tarafından Yenilenmiş...Bu Hasan Rıza Paşa’nın hatırasının yenilenmesi anlamına geliyor. Güzel bir zihin tazelemesi.
Enver Hoca’nın komünistliği hiç birine benzemiyor. Çok kendine mahsus ve çok yıkıcı...Arnavutluk’ta neredeyse cami komamış, hakkını ketmetmeyelim, kiliseleri de yıkmış!
İşkodra’da yıkılmayan bir camii var, o da sele gidiyor!
Kurşunlu Camii bahar mevsimindeki manzarası içinde. Yeşillik denizinde iltica edilecek bir gemi. Yanına yaklaşmak kolay değil, çünkü bahar coşkunluğu onu yine adaya çevirmiş. Komünist düzenin yıkılmasının ardından 1990’da ilk cuma namazı Kurşunlu Camii de kılınmış. Demek ki, her şeye rağmen kılınmış bu namaz! Bunca yıldan sonra iman izharı elbette zorluk gerektirecek, zahmetli olacak!
Kalkandelen’deki Alaca Camii hatırlatan Medrese Camii’nin önünde rastladığımız bir vatandaştan rica ediyoruz. O da bizi tarifle bulamayacağımız Kurşunlu camie götürüyor. Yüksek merkezî kubbeli, mütevazı avlulu hoş bir camii. On sekizinci asır eseri camiin minaresi 1967 yılında yıkılmış. Kurşunlu Camiin hüznünü sindirmeden orada tırpanla ot biçen bir delikanlı yakınlarda daha eski bir camiin varlığından haberdar ediyor bizi. Tabakhane camiinden temelleri dışınde eser kalmamış neredeyse...Otları sağa sola yatırarak bu harab mabede ulaşıyoruz...
Bu sabah vakti İşkodra kalbimize bir çentik daha atıyor!
Beş yıl önceki gelişimizde TİKA’nın Kurşunlu Camii onaracağını duymuştuk. Tabii zor bir iş; çünkü her bahar ve belki de sonbaharda sular altında kalan bir arazinin ortasında. Buralarda TİKA’nın elinin değdiği eserler ayağa kalkıyor, hayat buluyor. İnşaallah bir gün Kurşunlu Camii ve hatta Tabakanhane Camii de ihya edilir...
*
İşkodra’da Yunus Emre Kültür Merkezi’nde akşam güzel bir program icra ettik. Yunus Emre müdürümüz Zafer Kıyıcı güler yüzüyle uzun bir yol kateden ekibimizin yorgunluğunu zail etti. Açılışta Tiran Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Âsım Sultanoğlu konuştu. TYB’nin “100 Yıl Sonra İlim Heyeti Çanakkale’de” belgeselinin de gösterildiği programda Fatih Gökdağ, Aykut Ertuğrul, Bünyamin Yılmaz, Memiş Okuyucu seyahat intibaları etrafında konuştular. Programın şiir faslı bölümünde Mücahit Koca, İsmail Bozkurt, Mehmet Sarmış, Blerta Miloya, Ömer Fuçia ve Miçens Marku şiirler okudular.
Hikâyeci Necip Tosun hatırda kalacak sözler söyledi: “Balkanlar Osmanlı’nın bahar ve cennet rüyasıydı...Bu topraklardaki karabulutları ve hüznü dağıtmak için iyi bir roman, iyi bir şiir, iyi bir öykü yazılsa, güzel bir film çevrilse sanki her şey düzelecek ve güzelleşecek... Bizim bu topraklarla yeniden güçlü bağlantımızı sağlayacak olan kültür, sanat ve edebiyattır.”
Kültür Kervanı’nın yol boyunca gerçekleştirdiği programların sunucusu Cihad Zafer… Cihad Zafer için “sunucu ötesi” diyebiliriz. Memlekette çok “sunucu” var. Kendilerine bazı sıfatlar takmaktan da geri kalmıyorlar. Cihad Zafer bunlardan biri değil. İşinin inceliklerini akış sırasında gösteren, zengin kültür birikimiyle hitabını sanat haline getiren sunucumuzun 40 kişilik heyetimize adeta maneviyat takviyesi yaptığını söyleyebiliriz. 1990’lardan tanıdığımız, eski TYB üyelerinden Cihad Zafer şimdi aramızda bir yıldız olarak bulunuyor.
Bir binanın duvarında Hasan Rıza Paşa Yolu levhası...Arkaplanda bir kilise görülüyor...
İşte hilalsiz cami! Etrafta kilise haçlarından geçilmiyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.