Açlığa medhiye
Yalnızca akla itibar eden modernlikten mâlûl bir kısım Müslümanlar, İbrahim Hakkı Hazretlerinden ödünç aldığımız yazı başlığına, yâni açlığa medhiye düzüşümüze “tasavvuf saçmalığı” diyecekler.
Modern kapitalizmin tüketim ve tokluk saldırılarına karşı dik durmak ve nefse gâlip gelmek için “Mârifetnâme” sindeki manzum nasihatlerden bir miktar okuyup öyle çıkmalı sokağa...
Muhterem zâta göre, açlık öyle bir şeydir ki, her mânanın sırrına onun vasıtasıyla varılır. İnsan ancak açlıkla bulur Rabbini. Nefsini dinleyenler için bir zindan, gönül ehline ise hoş bir meydandır açlık. Gönle safa ve lezzet verir, çünkü Allah'tan Hak erenlerine verilmiş bir ihsandır. Peygamberlerin yiyeceği, evliyanın halleri ve makamlarıdır. Cümlesi açlıkla beslenmişler.
AÇLIK ULVÎ BİR LEZZET VE SANATTIR
Açlığın ulvî bir lezzet ve hâl olduğunu “Amellerin efendisi açlıktır” buyuran Resûller Resûlü Efendimiz’den öğreniyoruz.
Açlık, yâni oruç, Sezai Karakoç’un söylediği gibi “İnsanı ölüme değil, diriliş aydınlığına götürür. Ab-ı hayatta yıkanmaya, çiğ tanesinde göğü seyretmeğe ve gökkuşağının altından geçmeğe…” Öyle ulvî bir hâldir ki açlık “samanyolunda ziyafettir”, “gök armağanıdır” ve “hayvandan meleğe doğru yolculuktur.” (Samanyolunda Ziyafet)
“Neden açlıktan övgü ile bahsediyorsun?” diye soranlara, “Eğer Firavun aç olsaydı, ‘En büyük Rabbiniz benim’ demezdi…” diyen Beyazid-i Bistami Hazretlerinin ulvî tecrübesi, çok yemek şehvetine kapılan bir kısım Müslümanlara aykırı geliyor. (Sultanü'l Ârifin Bayezid-i Bistami, Mahmut Durusoy) Açlığın, yâni orucun erdemine “mahalle baskısıyla” değil, hulus-ı kalple inanıyorsak, açlığı zavallılığa dönüştürmeden, modern kapitalizmin “ Çok ye, çok tüket” sloganına karşı mücadele etmek gerek. Sezai Karakoç ‘un “İnsan ve Oruç” şiirindeki mısralarıyla açlığın ulvî kudreti neymiş anlasınlar modern iştihanın ve midenin esiri olanlar:
“Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslâm baharı / Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından / Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından …”(Zamana Adanmış Sözler / Şiirler V)
------------------------------------
DÜŞÜNDÜRÜCÜ VE UYARICI ÜÇ MÜHİM YAZI
Türkiye’nin en çok muhtaç olduğu birlik ve beraberliğe dair herkesin söylediği bir şey ver. O kadar yazılıp söylenenlerin çoğunun politik, samimiyetsiz ve içi boş düşünceler olduğu içindir ki tesiri olmuyor. Acaba niçin? Bu mühim mevzuun asıl zemini, niçin ve nasılı Ali Yurtgezen hocanın Semerkand Dergisi / Haziran 2018 sayısında “Neden Bir ve Beraber Değiliz?” yazısında düşündürücü ve uyandırıcı taraflarıyla anlatılıyor. Bu suallerin cevabı sarsıcı bir şekilde şu ara başlıklarla veriliyor:
“Aynı delikten bu kaçıncı sokuluşumuz”, “Birlik tekdüzelik değil”, “Kalpler imanla birleşir”, “Aynı vücudun azalarıyız”, “Birbirimizle niza edince”, “Hâlimizin aynası bir hadis-i şerif”, “Nerden başlamalı?”, “Kardeşlik algımızdaki ârızalar”, “Söz çok ama icraat yok”, “Mesafe aldıran küçük adımlar”, “Siyasetin sunduğu fırsat”, “Müslüman ümmetin izzet ve selâmetini gözetir”
Bu âcil meseleye neşter vuran yazının devamı olan “Seçimler ve Siyaset Üzerine” başlıklı yazıda da hem dinimizin, hem de ehli- tasavvufun siyasete ve siyasetçiye bakışı ele alınıyor. “Muhataralı ama zaruri bir meslek”, “Kendi sağlam ve düzgün zeminimizde kalırsak”, “İnsafla bakınca” ara başlıklarıyla bu muhataralı meseleye âlim ve âriflerin bakışıyla açıklık getiriliyor.
Yine bu sayıda Ali Yurtgezen hocanın “T. Ziya Ergunel” müstearıyla yazdığı “Âşıkların Eğlencesi” adlı yazısında Niyâzî-i Mısrî Hz.lerinin “Hak âşığı dervişlerin eğlencesi tevhittir” mısraıyla başlayan beyitlerini şerh ediyor. Ehl-i dilin okumasında fayda var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.