M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Siyasette Kalite ve Seviye

Siyasette Kalite ve Seviye

*Her şeyin kalitelisi vardır, kalitesizi. Kaliteli işçi, kalitesiz işçi… Kalitenin Türkçesi vasıf… Vasıflı doktor, vasıfsız doktor… Vasıflı insan, vasıfsız insan… Siyasetin de vasıflısı vasıfsızı var. Bütün politikacılara vasıfsız demem ama vasıfsız politikacılarımız olduğu açıkça görülüyor. Vasıflı ve seviyeli siyaset yapanlara ne mutlu.

*Siyaseti vasıflı, düzgün, seviyeli hale getirmek için  neler yapılabilir?.. Keşke bu konu çok ciddî şekilde âqil ve bilge kişiler tarafından müzakere edilse, çareler çözümler bulunsa. Tıp etiği gibi bir Politika Etiği Talimatnamesi yazılsa. Aralarında derin görüş ayrılıkları olan vasıflı politikacıların, birbirlerine, “Beyefendi… İstirham ediyorum… Müsaade buyurunuz arz edeyim… Estağfirullah…” üslubu ile tartışacakları günleri hayal ediyorum.

Herkesi seviyesizlikle suçlamıyorum. Hangi partiden, hangi görüşten olursa olsunlar; seviyeli, efendi, kibar, vasıflı politikacılarımızı tenzih ederim. Lakin, geçmiş yıllarda olduğu gibi Meclis çatısı altında sinlikefli küfürler edenlere teessüf ediyorum.

EKMEK

Ekmek Cenab-ı Hakk’ın en büyük nimetidir.
Ekmeğe saygısızlık, ekmeği hafife almak küfran-ı nimettir, nankörlüktür.
Ekmek kesinlikle israf edilmemelidir, bayatlasa da (yenilebilir durumda ise) yenilmelidir.
Bayatlayan ekmekler yenilmeyecekse hayvanlara, kuşlara, balıklara verilmelidir.
Türkiye’de günde dört ile beş milyon ekmeğin çöpe atılması, ziyan edilmesi toplumsal bir nankörlüktür, cezasız kalmaz.
Nimete saygısızlık eden, nimeti hor gören, zamanı gelince ondan mahrum kalır çok sıkıntı çeker.
Sağlıklı beslenmek için kepekli tabiî ekolojik tam buğday ekmeği yemek gerekir.
Kepeği elenmiş beyaz, bembeyaz, en beyaz ekmek yemek zarar verir.
Hibrid buğdayın unundan yapılmış ekmek yememelidir.
Ekmek hem gıdadır, hem tedavi vasıtasıdır. Buğday şifalıdır.
Zayıflamak isteyenler ekmeği boykot etmesinler, yeterli miktarda kepekli doğal ekmek yesinler.
Ekmeksiz diyet yanlıştır, sağlığa aykırıdır.
Ekmek beni şişmanlatıyor, ekmek yemeyeceğim, onun yerine iki tabak ana yemekle tatlı yiyeceğim demek; akılsızca ve beyinsizce perhiz yapmak demektir.
Türkiye’nin toprakları müsaittir. İhtiyacımız olan buğdayı üretmeliyiz.
Türkiye, ihtiyacından fazla buğday üretecek imkânlara sahiptir. Fazlasını ihraç etmeliyiz.
Kepekli ekolojik doğal ekmek yiyen bir toplum, hastalarının sayısını azaltır. (Bu ise ilaç firmalarının ve tıp endüstrisinin işine gelmez.)
Buğday yağı ilaçtır.
Çorbalara, bazı yemeklere, salatalara kepek ilave edilmelidir.
Ana kural: Azı şifalı olan şeyin çoğu zarar verir.
Yeterli miktarda yendiği takdirde ekmek şişmanlatmaz.
Olmuş bir vak’a: Bir zat altı kişiyi yemeğe davet etmiş, altı kişiye yetecek yemekler hazırlatmış. Davetlilerden ikisi, biz perhizdeyiz, ekmek yemiyoruz demişler, ekmek yerine ikişer porsiyon yemek yemişler. Altı kişilik yemek, altı kişiye yetişmemiş.
Ekmeğin en iyisi, doğal gübre ile yetişmiş, köy değirmeninde öğütülmüş, kepeği elenmemiş, hamuru köy mayası ile mayalanmış, geleneksel yerli buğdaydan yapılmış olanıdır.
(Bu madde Müslümanlar içindir, ateistler inançsızlar anlamaz) Ekmekle ilgili bütün muameleler Besmele ile yapılmalıdır.
(Yine Müslümanlara) Ekmeğin hamurunu yoğururken, fırında pişirirken, ekmeğin yanında kötü sözler edilirse ekmek bozulur. (Japon doktoru Emoto…)
Eski okumuş kibar İstanbullular, ekmek demezler, nân-ı aziz derlerdi.
Çocukluğumda 1940’lı yıllarda ekmek vesika ile veriliyordu.
Ekmeğe saygısızlık, ekmek israfı, ekmeği hor görmek âhir zaman alametlerindendir. Bu kötülüklerden uzak durulmasını, ekmeğe çok saygı gösterilmesini, onun ulu nimet bilinmesini, değil bir diliminin, bir lokmasının, hattâ kırıntısının bile israf ve ziyan edilmemesini çok acizane ve naçizane tavsiye ederim. İsraf haramdır. Haramları hafife alan Müslüman bir toplum iflah olmaz. Ekmek azizdir, ona saygı gösteren aziz olur, saygısızlık eden zelil olur.

DEMOKRASİ

Egemen azınlığın ileri gelenlerinden biri, “Türkiye’de demokrasinin d’si yok” demiş. İnsafsızlık etmiş. Ülkemizde demokrasi konusunda bazı sıkıntılar vardır ama bu sıkıntılarla birlikte demokrasi de vardır. Bizde İngiliz İsviçre demokrasisi yokmuş. Olmaması gayet tabiîdir. Demokrasi bizim millî kimliğimize, millî kültürümüze, siyasî genetiğimize yabancı bir sistemdir. Cumhuriyetin birinci yılında demokrasi vardı. 1923 Cumhuriyeti bir İslam Cumhuriyeti idi. Anayasanın ikinci maddesinde, “Devletin dini İslam’dır” yazılıydı. Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi’nin seçtiği bir Halife oturuyordu. Mahkemelerde Şeriat kanunları uygulanıyordu. Şehirlerde nizamî mahkemelere paralel kadılıklar vardı. Hafta tatili cuma günü idi. Büyük Millet Meclisi’nin başkanlık kürsüsünün üzerinde büyük boyutlarda, Kur’an-ı Kerimin Şûra ayeti levha halinde asılı idi. Cumhurbaşkanı M. Kemal, Balıkesir’de Zağanos Paşa camii minberine çıkarak dinî mahiyette bir hutbe okumuştu. Zevcesi Latife Hanım, Dönme olmasına rağmen, saçının bir teli bile görünmeyecek şekilde sımsıkı tesettürlüydü. İşte o tarihte demokrasi vardı ama sonra tek parti faşizmi gelmiş ve demokrasi tatil edilmiştir. Egemen azınlık vesayet rejimi taraftarlarının istediği demokrasi, kesinlikle gerçek demokrasi değildir; kendi sahte apartheid demokrasileridir. Onlar tekrar eski vesayet, egemen azınlık demokrasisine dönmek istiyorlar. O rejim, bazı sıkıntıları olan bugünkü demokrasiden bin kere kötüdür. Onların istediği Dönme vesayet rejimi egemen azınlık demokrasisi hortlarsa, işte o zaman gerçek demokrasinin d’si bile kalmayacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi