Güç ve iktidar o’na ait
İslam’a tabi olup hayatında köklü bir değişime giden bir İngiliz kardeşimiz bu kararı geçmiş dönemde yaşadığı bir kaza sonucunda verdiğini açıklıyor. İfadelerine göre o gün genç birey şehrin gürültüsünden uzaklaşarak denizin mavi sularına dalmak ve içini bunaltan bütün sıkıntılarını sulara bırakıp geri dönmek ister. Denize girdiğinde derin bir oh çeker ve su ile iletişim kurmaya çalışır. Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz, bir rüzgâr çıkar ve dalgalar aniden yükselmeye başlar. Dev dalgalar arasında güçlükle nefes alıp verirken ölümü çok yakınında hisseder…
Düşünün rakibiniz uçsuz bucaksız bir deniz ve sizin karaya ulaşma şansınız çok zayıf… Boğulmamak için uzun süre mücadele veren genç, kalbini Rabbine açar ve O’nunla ‘boğulmaktan kurtularak kıyıya ulaştığı takdirde O’nun rızasına uygun bir hayat yaşayacağına’ dair ahitleşir. Sonra her şey birden değişiverir. Denize, toprağa, suya ve havaya tek hükmedebilecek bir varlık olan Rab bim dalgalara dur der… Genç son anda boğulmaktan kurtulur.
Genç birey geri döndüğünde uzunca bir arayışın içine girer ve Mısırlı bir arkadaşının aracılığıyla İslam’la tanışır, hiç tereddüt etmeden vahye tabi olur. Genç birey kendini yeni doğmuş bir bebek gibi hisseder ve yaşamını baştan aşağı değiştirmeye karar verir.
İnsanoğlu çaresizlik anlarında kendini Yaratıcı’sına daha yakın hissediyor. Böyle zamanlarda Allah’ın büyüklüğünü bütün hücrelerinizde hissediyor ve sığınacak ondan başka varlığın olmadığını görüyor. Fakat öyle kimseler de vardır ki, onlar çaresizlik anlarında Allah’tan yardım diler ve teslimiyet gösterir, rahata çıktıklarında ise vaatlerini unutur ve dalalete düşerler. Bu insanlar kazandıklarını zannederler oysa kaybedenlerden olmuşturlar…
Gemide yolculuk yaparken aniden çıkan bir fırtınanın uyandırdığı korku ve endişe, uçak arızalandığında insanların yaşadığı panik hali, hastalık ve yaşlılığın getirdiği sorunlar aslında insanın ne kadar çok şeye sahip olursa olsun bir saman çöpü kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Böyle durumlarda insan dünya üzerinde hiçbir şeye sahip olmadığını idrak ediyor ve karşısında yer alan bütün etkenlere güç yetirebilecek bir varlığa sığınıyor.
Gündelik hayatta her şeyin yolunda gittiğini zanneder ve kibre kapılırız. Oysa o kadar kırılgan bir noktada yer almaktayız ki, küçük bir mikrop dahi yaşamla bağımızı koparabilir. Eğer güne olumlu bir mesajla kalkabiliyor ve nefes alıp verebiliyorsak, adımlarımızı atıp hayata katılabiliyorsak, hayatımızın rutinlerini yaşayabiliyorsak bütün bunlar Yaratıcı’nın bize bahşettiği imkânlar sayesindedir. Fakat nedense bizler kahve ikram eden kişi için, “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” deyip bu kişiye minnet duyarken bize sayısız nimet bahşeden Yaratıcı’mıza karşı nankörleşiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.