M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Batı

Batı

BATI medeniyeti, tüm insanlığı ve dünyayı yok edecek tahripkar ve şeytanî gücün doruğuna erişmiştir.

1945’te üç gece içinde yoğun bombardıman ile Almanya’nın Dresden şehrinde en az 250 bin kişiyi öldürmüşlerdi.

Almanya kayıtsız, şartsız teslim olunca, bir milyon 200 bin Alman esirini; Cenevre Sözleşmelerini ayaklar altına alarak, bakımsızlıktan barınaksızlıktan yiyecek içecek vermeyerek yaralı ve hastaları tedavi etmeyerek ve başka suretlerle kasıtlı soykırım tatbik ederek öldürmüşlerdi.  (Kaynak: Kanadalı tarihçi James Bacque’ın The Other Losses adlı kitabı. Filmi de var.)

Yine aynı yıl, Hiroşima ve Nagazaki’de yüz binlerce sivil halkı nükleer bombalarla bir anda feci şekilde yok etmişlerdi.

Bugün dünyadaki atom silahları, insanlığı bir kere değil, binlerce kere yok edecek kapasitededir.

Batı medeniyeti Rahmanî bir medeniyet değil, şeytanî ve Tağutî bir medeniyettir.

Nükleer silahlar kullanılmasa bile başka yollardan yeryüzünü ve insanlığı bitirecek bir medeniyettir.

Batı dünyasının çocuğu olan İsrail’in elinde, insanlığı yeni bir taş devrine döndürecek nükleer silahlar bulunmaktadır.

Batı medeniyeti bir savaş medeniyetidir.

Birinci ve ikinci dünya savaşlarını Batı medeniyeti çıkardı.

Üçüncüsünü de çıkarmaya hazırlanıyor.

Yahudi, Hıristiyan kültürü üzerine kurulu bu medeniyet sür’atle paganizme kaymaktadır. 

Ahlaksızlıkta, Sodom Gomore modern Batının yanında cüce kalır.

Batı medeniyeti, kutsal kitaplarda lanetlenen ve kınanan bütün kötülüklerin kaynağı haline gelmiştir.

Evrensel ahlak ve bilgelik kurallarını ayaklar altına almıştır.

Bütün kötülükler Batıdan gelmektedir.

Batı Allah katında tek hak din ve nizam olan İslama savaş açmıştır.

Batı silah tacirlerinin emri altındadır.

Batı savaşı acımasız ve vahşi hale getirmiştir.

İslam ise savaşı insanileştirmiştir.

Batının iyiliklerini terazinin bir kefesine koysanız, kötülüklerini öbür kefeye, kötülükler kefesi çok ağır basar.


 
Batı bir mutluluk medeniyeti değildir.

Batı varoluş problemine cevap aramayı gündeminden çıkartmıştır.

Mars’a adam göndermeye hazırlanan, bunun için on milyarlarca dolar harcayan Batı, dünyayı yaşanmaz hale getirmiştir.

Batının ayak bastığı yerde ot bitmiyor.

Batı dünyanın ak ciğeri Amazon ormanlarını yakıyor.

Batı Tanrıya savaş açmıştır.

Bırakın İslama karşı olmasını, onunla savaşmasını; Batı, Museviliğe ve Hristiyanlığa da savaş açmıştır.

Batı irfana, bilgeliğe, adalete, insafa, merhamete savaş açmıştır.

Batının tekniği, tahrip gücü zirvededir,  ahlakı ise zemindedir.

Batıya günah olarak Filistin meselesindeki tutumu bile yeter. Bunun ayrıntılarını bana sormayınız, Neturei Karta ve Yechouroun hahamlarına sorunuz.

Batının günahlarını benden öğrenmeyiniz, Nobel kazanmış Conrad Lorenz gibi bilginlerin kitaplarından öğreniniz. Lorenz yalnız değildir, binlerce akl-ı selim sahibi Batılı alim ve bilge aynı şeyleri söylüyor. Ne yazık ki, onların yaptırım ve engelleme gücü yok.

Batı İslam’ın bütün kalelerini feth etmiş, surların içine girmiştir.

Batının zehirleri İslam dünyasını yakmış, kavurmuş, bitirmiştir.

Batının ana siyaseti, stratejisi, Müslümanları İslama yabancılaştırmaktır.

Batıdaki bunca kötülüğe mukabil, ümit veren bir husus, Batı dünyasında, İslama hızlı bir yöneliş olmasıdır. Dünkü İslam düşmanı Hollandalı Van Doorn’un hidayete ermesi bu konudaki örneklerden biridir.

Batının stokladığı nükleer silahları yok etmenin bile imkanı yoktur. Batı yeryüzünü temizlenemez bir nükleer atık çöplüğü haline getirmiştir.

Batıda Tevhide, Kur’ana, Resulullaha savaş ilan etmiş nice azılı İslam düşmanı vardır.  Evangelistler, Siyonistlerden daha Siyonisttir.

Batının bugünkü dini, Altın Buzağı dinidir.

Batı iki çehresi olan bir Janus’tur. Birinde demokrasi, insanlık, adalet; ötekinde paranın ve gücün saltanatı, acımasızlık, vahşet.

Batı ıslah olur mu?.. Maalesef.

Birinci dünya savaşı 1914’te ansızın patlak vermiş, gafiller şaşmış apışıp kalmıştı.

İkinci dünya savaşı da hiç beklenmedik bir zamanda, ansızın patlamıştı.


 
Bu ikincisini Hitler Almanyası değil, İngiltere ve Fransa, Almanyaya resmen savaş ilan ederek başlatmıştı.

Batı Afganistan’da niçin barış istemiyor?

Suriye’de niçin barış istemiyor?

Filistin’de niçin kalıcı ve âdil bir barış istemiyor?

Mısır’da halk oyu ile başa geçen Müslüman Mursi’yi niçin bir darbe ile devirip, yerine bir diktatörlük kurdurmuştur?

Libya’da niçin barış istemiyor?

Batı İslam’ın hiçbir rengini ve şeklini istemiyor.

Allaha, dine, bilgeliğe savaş açanlar, bu savaşı kazanacaklarını mı sanıyor?

Tepetaklak olacaklar. Kendileri ile birlikte insanlık ve dünya...

Âhir zamanda beklenen büyük insan, Batının harap ettiği dünyada yeni bir nizam kuracaktır. Sağ kalanlar görecektir.

***

TURİZMİMİZ

Turizm sadece kelle sayısıyla ölçülmez. Turizmde bir de kaliteli erdemli turist meselesi vardır. Şu kadar milyon turist gelmiş... Güzel... Lakin lütfen açıklayınız, bu turistler kaliteli, varlıklı, kültürlü, harcayan turistler midir?.. Yahut fazla bir şey bırakmayan fakir tur turistleri midir?

Turizmin ahlak tarafı da vardır.  Ülkenin, halkın, Müslüman toplumun ahlakını bozuyorlarsa, bıraktıkları para o bozukluğu telafi eder mi?

Ülkemize, Batı dünyasının ve İslam aleminin en kaliteli, mazbut, erdemli turistleri çekilmelidir.

Yazmıştım, bir kere daha tekrar edeyim: İki üç sene kadar önce, Süleymaniye camii karşısındaki Beydağı halk lokantasına üç Kuveytli zengin Arap hanım gelip yemek yemişler. Süper lüks Swiss Hotel’de kalıyorlarmış, lüks bir Mercedes’le camii gezmeye gelmişler. Dönerken, lokantayı, orada lokantacı Hüseyin beyin tesettürlü validesini görmüşler, selam vermişler, hadi burada, basit bir Türk halk lokantasında yemek yiyelim demişler. Kendileri bir masada, özel şoförleri başka bir masada oturmuşlar, lokantanın mönüsünü yemişler, yemekleri çok beğenmişler, bunlar kaldığımız lüks otelin yemeklerinden daha lezzetli demişler. Hesabı istemişler, o tarihte mönünün tamamı on liraymış, dört kişi kırk lira tutmuş. Bu ucuzluğa şaşmış kalmışlar. Bundan sonra anlatacağım husus önemlidir: Hesabı ödemişler, bahşiş bırakmışlar ve sonra Kuveytli Müslüman hanımlardan biri lokantacıya çıkartmış iki yüz lira vermiş. Sizden rica ediyoruz, bu para ile yirmi kişiye bizden yemek ikram demiş.

Bu anlattığımı ancak kaliteli, vasıflı, erdemli Müslümanlar yapabilir.

İslam dünyasının her yerinden böyle turist celbetmemiz gerekir.

Para harcamayan tur turistleri ile turizm çarkları iyi dönmez, gacır gucur inildeyerek döner.

Sadece turistlerin kaliteli olması yetmez. Bizim millî turizm sektörümüz de kaliteli olmalıdır.

Turistin uzattığı 100 doları kapıp kaçan taksi şoförü meselesi ne olacak?

Turist gelsin ama turistik fuhşiyyat, azgınlık, ahlaksızlık olmasın. İtalya’ya, İspanya’ya, Portekiz’e, Fransa’ya giden turistlerin bir kısmı çok kaliteli, çok zengin, çok kültürlü ve asil... Böyleleri bize de gelsin. Tekrar ediyorum: Turizm sektörü sadece ucuz tur turizmi ile ayakta duramaz.

(İstanbul’un en büyük tarihî camiinin kapısında, turistler için dört kelimelik bir uyarı levhası var.  Dört kelimenin ikisi yanlış!.. Camiyi şimdiye kadar gezen on milyonlarca turist cehaletimize ve kültürsüzlüğümüze gülmüştür.)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi