15 Temmuz: Hepimizin zaferi
15 Temmuz 2006 akşamı askeri hareketliliğin başladığı ilk saatlerde darbe girişiminin kimler tarafından yapıldığı bilinmiyordu. Büyükşehirlerde, AK Parti muhaliflerinin yoğun yaşadığı semtlerde insanlar darbe girişimini memnuniyetle karşıladılar, hatta balkonlara çıkıp sevinç gösterileri yaptılar.
15 Temmuz akşamı darbe girişiminin seyrini değiştiren en önemli müdahalelerden biri Anadolu Ajansı’ndan geldi. Anadolu Ajansı darbe girişiminin Fetullahçılar tarafından gerçekleştirildiğini duyurdu. İşte o anda, balkonlarına çıkıp darbeci teröristlere alkış tutanlar evlerine girdiler. Kimileri darbeye direnmek için sokağa bile çıktılar.
TBMM’deki direnişe 82 AK Partili, 8 MHP’li milletvekilinin yanında 16 CHP milletvekili de katılmıştı. O gece Meclis’te olmasa da HDP hazırlanan ortak bildiriye imza atacağını bildirmişti.
Darbeye Ankara ve İstanbul direnirken, Diyarbakır, Şırnak Batman da direniyordu. Türkler de, Kürtler de, Araplar da, Sünniler de, Aleviler de, sağcılar da, solcular da darbeye direniyordu.
O gece, parti ayrımı olmaksızın, mezhep, etnik köken, ideoloji, sınıf ayrımı olmaksızın bütün Türkiye darbeye direndi.
15 Temmuz, sadece AK Partililerin, sadece MHP’lilerin zaferi değil, Türkiye’nin zaferidir.
Ne yazık ki, 15 Temmuz zaferinin birleştirici, bütünleştirici ruhuna ilk sabotaj CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yapıldı. Bütün Türkiye darbeye karşı tek yürek olmuşken, Kılıçdaroğlu, “Köprüde asker boğazladılar, askerleri linç ettiler” yalanıyla ülkenin ortak zaferini ayrıştırma yolunda ilk adımı attı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Yenikapı’ya geldiği halde, orada bütün Türkiye’nin coşkusunu gördüğü ve o coşkuya hitap ettiği halde, sonraki günlerde de ayrıştırıcı dili terk etmedi. Fetullah Gülen’in bizzat ürettiği “kontrollü darbe” yalanını tekrar ederek ve yayarak Kılıçdaroğlu hem zaferi kendince gölgelemeye, hem de ayrıştırmaya devam etti.
15 Temmuz’u Türkiye’nin ortak zaferi olmaktan çıkartıp, belli bir kesimin başarısı gibi gösterme çabalarında tek fail Kılıçdaroğlu değil.
16 Temmuz sabahından itibaren, Fetullahçılar, kendilerini korumaya alma güdüsüyle, 15 Temmuz’u milletten daha fazla sahiplenmiş gibi yaptılar, herkesten öne çıktılar ve abartılı dille, abartılı hamasetle zaferi ayrıştırmada önemli rol oynadılar.
Geçmişte Fetullahçılarla iş tutmuş ve 15 Temmuz girişimiyle akılları başlarına gelmiş birçok kişi, geçmişlerinin sorgulanmasını önlemek amacıyla 15 Temmuz zaferini ve kutlamalarını abartılı şekilde istismar ettiler.
15 Temmuz’un kahraman gazileri ve şehit aileleri büyük bir tevazu ve vakar içinde kenarda dururken, o gece saklananlar en öne çıkıp, en çok kendilerinin direndiğini, en çok kendilerinin zaferi sahiplendiğini bin bir menkıbe anlatarak gösterme yarışına girdiler.
Fırsatçılık hiçbir milli ve manevi değer tanımaz… 15 Temmuz zaferini kendi reklamı için, kurumunun reklamı için, belediyesinin reklamı için, geleceği, ikbali, terfii için bir fırsat görenler, sınır tanımadan, doymak bilmeden sömürdüler.
Hatasını örtmek isteyen 15 Temmuz’a sarıldı. Kazanmak isteyen 15 Temmuz’a sarıldı. Kendisini göstermek isteyen 15 Temmuz’a sarıldı.
Keşke sadece sarılsalardı; saldırdılar ve her biri milletin ortak zaferinden, kardeşlik ruhundan bir parça kopardılar.
Pazar günü 15 Temmuz direnişimizin ve zaferimizin 2. Yıldönümü’nü kutlayacağız. Kabul edelim ki, 2. Yıldönümü’nü sadece milletin bir kesimiyle kutlayacağız.
Oysa 15 Temmuz, tıpkı Çanakkale Zaferimiz gibi, tıpkı İstiklal Savaşımız gibi, tarihimizdeki sayısız zafer ve başarı gibi, bize, hepimize aittir. 15 Temmuz, milletin ortak direnişidir, ortak zaferidir. 15 Temmuz, her türlü farklılığın üzerinde, her türlü siyasi görüşün, yaklaşımın, oluşumun üzerinde, siyaset üstü bir değerimizdir.
Teşbihte hata olmaz: 27 Mayıs, sadece belli bir kesimi sevindirmişti, 1980’e kadar da o kesim tarafından “bayram” olarak kutlanmıştı.
Milletin tamamının ortak zaferi ve ortak bayramı olan 15 Temmuz eğer daha fazla ayrıştırmaya maruz kalırsa, eğer sadece belli bir kesimin bayramı olmaya başlarsa, Allah korusun, hiç hak etmediği halde, 27 Mayıs’ın tam zıddı olduğu halde, 27 Mayıs’ın aksine “bayram” ruhunu yansıttığı halde, akıbeti 27 Mayıs’a benzer. Her türlü darbeye, milli iradeye yönelik her türlü müdahaleye tokat manası taşıyan 15 Temmuz, maazallah, belli bir dönem kutlanır, sonra unutulur, unutturulur…
Pazar günü ortak zaferimizin, şahlanışımızın, kutlu direnişimizin 2. Yıldönümü’nü kutlayacağız. İnşallah bu ve sonraki kutlamaları istismardan arındırırız, fırsatçılara imkân tanımayız ve 15 Temmuz’u milletin ortak zaferi olarak ebediyen coşkuyla, hep birlikte kutlarız.
15 Temmuz, AK Partililerin, MHP’lilerin olduğu kadar, CHP’lilerin, HDP’lilerin de bayramıdır. 15 Temmuz hepimizin bayramıdır. Hatta 15 Temmuz, dünyada zulme, baskıya, vesayete, darbelere direnen her milletin bayramı olmayı hak edecek kadar büyük bir semboldür.
15 Temmuz’u, elimizdeki bu büyük milli ve manevi değeri örselemeyelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.