Asıl Önemli Olan Şeyler
Dünyanın en yüksek binası, en uzun köprüsü, en büyük havaalanı, en derin limanı, en lüks sekiz yıldızlı oteli, en büyük adliye sarayı, en büyük hapishanesi... Bunlar önemli değildir. Türkiye için önemli olan şeyler şunlardır:
Dünyanın en iyi okullarına sahip olmak.
Dünyanın en huzurlu, bahtiyar, mutlu, dengeli halkının bizim halkımız olması.
Türkiye’nin, dünyanın en şeffaf ve temiz ülkesi olması; uluslararası anketlerde bu konuda 100 üzerinden 99 not alması.
Sosyal ve kültürel yapısına, millî kimliğine uygun âdil bir hukuk sistemine sahip olması.
İlmî araştırmalarda dünya birincisi olması.
Pozitif ilimlerde on beş Nobel ödülü kazanmış olması. (Dış ülkelerdeki Türklerin kazandığı Nobeller sayılmaz).
Dünyanın en ahlaklı, faziletli ülkesi olması.
Mahkemelerinin işsiz, hapishanelerinin ıssız olması.
Dünyanın en güvenli ülkesi olması.
Dünyada en az suç işlenen ülke olması.
İç barışı, sosyal uzlaşısı en güçlü ülke olması.
Nüfusuna ve motorlu vasıta sayısına nispetle dünyanın en az trafik kazası olan ülkesi olması.
Dünyanın en namuslu, şerefli, temiz, dürüst halkına sahip olması.
İşlerin, memuriyetlerin, vazifelerin, başkanlıkların, müdürlüklerin, bütün emanetlerin ehliyetli ve liyakatli kimselere verilmesi konusunda dünya birincisi olması.
Dünyanın en güzel ve sağlam otomobillerinin, yüzde yüz yerli ve millî olarak Türkiye’de üretilmesi.
Türkçenin dünyanın en zengin edebî lisanı olması.
Kitapları dünya dillerine çevrilen ve insanlık tarafından okunan en fazla düşünürün, bilgenin, ziyalının Türkiye’de olması.
Türkiye’nin bu üstünlüklerini düşmanlarımızın bile kabul ve tasdik etmesi.
Kadınlara, kızlara en saygılı ülkenin Türkiye olması.
Dünyanın en terbiyeli, kibar, görgülü halkının Türkiye halkı olması.
Dünyanın en güzel şehirlerinin Türkiye şehirleri olması.
Mimarlık sanatı bakımından Türkiye’nin, dünyanın birinci ülkesi olması.
Uyuşturucu konusunda dünyanın en temiz ülkesi olması.
Seks köleliği ve cinsel suçlar konusunda dünyanın en temiz ülkesi olması.
Sağlık bakımından dünyanın en sağlıklı ülkesi olması.
Dünyanın en büyük ve vasıflı üniversitelerine sahip olması ve dış ülkelerden bir milyon öğrencinin bu ilim ve irfan kurumlarında tahsil görmesi.
Yüz ölçümüne ve nüfusuna nispetli en fazla buğday, bakliyat, sebze, meyve yetiştiren, ihraç eden ülkenin Türkiye olması.
Lalecilikte, çiçekçilikte, fidancılıkta dünya birincisi olması.
İnsanî yardım faaliyetlerinde Türkiye’nin dünya birincisi olması.
Türkoloji araştırmalarında dünya birincisi olması.
Nüfusuna nispetle en çok kitap yayınlayan ve okuyan ülke olması.
Medyasının, dünyanın en ciddi, en faziletli ve seviyeli medyası olması; halkı eğitmesi, uyarması, aydınlatması, bilgilendirmesi.
İstanbul’un dünyanın en yeşil, en temiz şehri olması.
Türkiye’nin, dünya kültürüne yön veren ilk beş prestijli ülke içinde yer alması.
Dünyanın en iyi idare edilen ülkesinin Türkiye olması.
Listeyi uzatmıyorum. Hedefimiz bunlar olmalıdır.
Bir ülke bunlar olursa yükselir, olmazsa alçalır.
Her Türkiyeli bunları istemelidir; istemek mecburiyetindedir.
Bunların hayalden somut gerçeğe dönüşmesi için var gücümüzle çalışmalıyız.
Nasıl çalışmalıyız?.. Planlı ve programlı şekilde...
Bunların gerçek olması için çareler ve çözümler bulmalı, projeler üretmeliyiz.
Türkiye’yi bunlardan mahrum bırakan zihniyeti terk etmeliyiz.
Soruyorum: Yukarıda madde madde yazdığım şeylerin hangisi akıl, mantık, bilgelik dışıdır?
Türkiye bunlara layık değil midir? Elbette layıktır ama bugünkü kafa ile bunlar hayaldir, ütopyadır.
Bunlara erişmenin ve ulaşmanın önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
Bendenizin bu yazısı bir taslak mahiyetindedir. Beş kişilik bir âqiller ve bilgeler heyeti tarafından, Türkiye nasıl olmalı konusunda, uzun müzakerelerden ve araştırmalardan sonra kesin bir metin hazırlanmalı ve halka sunulmalıdır. Okullardaki on milyonlarca öğrenciye bunları anlatan bir kitap okutulmalıdır.
/Az çok hayalden gelir insana tesliyet.../
Böyle hayaller insana yaşama zevki verir.
Bunlar bilgice, ahlakça, sanatça layık olan toplumlara nasip olur.
Eski Endülüs gibi.
***
Birine: Her sabah yeni bir doğuştur. Güne bir yol ayrımı ile başlıyorsun. Bir tarafta Mevla’ya giden yol, öbür tarafta belaya giden yol. Seçim sana aittir. Belaya gideni seçersen ileride çok pişman ve mutsuz olacak, çok ağlayacaksın. Gaflet, geçerli bir mazeret değildir. Mevla’ya giden yol hangisidir, öğren. Ebedî zarara ve felakete uğramamak için derlen toparlan. Büyük bir sınav veriyorsun, acayip bir yolculuk yapıyorsun. Farkında mısın?