İktidar sözcüleri ABD’nin Türkiye’ye karşı takındığı tavrı eleştiriyor ve “Eskiden bu işler daha örtülü bir şekilde yapılırdı şimdi bodoslama üzerimize geliyorlar” diye yakınıyorlar.

Söylediklerine aynen katılıyoruz.

İktidar sözcülerinin tanımı ile bu işlerin “daha örtülü yapıldığı devirlerde” kendilerini az mı uyardık?

“Ayıdan post, gâvurdan dost” olmayacağını anlatmaktan adeta dilimizde tüy bitti! Ama meramımızı bir türlü anlatamadık. Ta ki Amerikalılar bu işi “daha örtülü yapmaktan” vazgeçip “bodoslama üzerimize gelmeye” başlayana kadar!

Şimdi Amerika’nın bu düşmanca tavrından yakınıyorlar!

“Türkiye’ye yönelik bir ekonomik saldırı var” diyenler doğru söylüyorlar.

Evet, Türkiye’ye yönelik ekonomik bir saldırı var.

“Sistematik bir saldırıdan” söz edenler de doğru söylüyor.

Evet, sistematik bir saldırı söz konusu!

Ama döviz kurlarındaki artışı sadece bu sebeplere bağlamayı ve suçu sadece Amerikalıların üzerine yıkmayı sağlıklı bir yaklaşım olarak görmek mümkün değil. Döviz kurlarındaki dalgalanmaların başka nedenleri yazılı ve görsel medyada ekonomistler tarafından sıralanıp duruyor. Demek ki Türkiye’ye yönelik açık bir saldırı var ama doların alıp başını gitmesinin başka nedenleri de var.

Sorumluluk sadece sistematik saldırının üzerine yıkılacak olursa korkarız ki sorunun altından kalkmak mümkün olmayacaktır.

Sorunun altından kalkabilmek için üretime yönelik yatırıma ağırlık verilmesi gerektiği yolundaki uyarılar kulak ardı edilmemelidir.

İktidar sözcüleri yapılacak iki şey olduğunu belirterek, “Bunlardan biri ekonomik tavır, ikincisi ise siyasi tavırdır” diyorlar.

Dileriz iktidar sözcüleri bu söyleme uygun bir siyasi tavır sergilerler. Atalarımız “bir musibet bin nasihate bedeldir” demişler.

Bu musibette dileriz bizim binlerce nasihatimizin yerine geçsin ve iktidar tarafından izlenmekte olan politikaların yeni baştan gözden geçirilmesine vesile olsun.

Keşke dün yani bu işlerin daha üstü kapalı yapıldığı dönemlerde kendilerine yapılan uyarılara kulak verilmiş olsaydı.

Dün bu eleştirilere kulak verilmiş olsa bugün “bodoslama üzerimize geliyorlar” diye yakınmaya gerek kalır mıydı?

Bu aşamada, “Zararın neresinden dönülse kârdır” diyerek ABD ile ikili ilişkilerin mutlak gözden geçirilmesini bekliyoruz.