Dolar, dün de güvenli değildi
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ABD’nin ülkemize yönelik ekonomik terör hamlesinin ardından, “Dolar artık güvenli değil” demiş. Bu ifadeden son ekonomik krize kadar başta Sayın Albayrak olmak üzere ülkeyi yönetenlerin doları güvenli bir liman gördüklerini anlıyoruz. Hâlbuki işin aslı dolar dün de güvenilir değildi. Yani ülkemize yönelik ABD’nin sergilediği son saldırılar söz konusu olmasaydı da dolara güvenmenin yanlış olduğunu görmek gerekiyordu. Çünkü küresel sermaye çevrelerinin dünyaya dayattığı ekonomik sistem sadece kendilerinin çıkarlarını koruyor, sadece kendilerinin oturdukları yerden hiçbir üretim yapmadan daha fazla kazanmalarını esas alıyor. Kısacası, dünyaya dayatılan ekonomik düzen gelişmekte olan ülkelerin kolayca sömürüsünü esas alıyordu. Bunun içindir ki, küresel sermaye çevreleri borçlanmak zorunda kalan ülkelere sömürülerini rahatça sürdürmelerini sağlayacak programlar sunuyor, telkinlerde bulunuyor, üretimi değil tüketimi esas alan projelere kredi veriyorlardı. Bu ise ülkeleri giderek daha çok borçlanmaya itiyor, netice itibariyle borçlu ülkeler küresel sermayenin esiri haline getiriliyor. Tüm bunlar bilinmeyen, gizli kamış hususlarda değildi. Ancak, gelinen noktada Hazine ve Maliye Bakanı’nın, “Dolar artık güvenli değil” şeklindeki açıklaması karşısında öyle anlıyoruz ki, yıllardan beri dile getirilen gerçekler ya duymazdan gelinmiş ya da kendilerince başka bir yol olmadığı sanılarak dolar güvenli liman kabul edilmiş. Daha doğrusu doların dünya üzerindeki hâkimiyetinin sakıncalı olmadığı düşünülmüş.
Derdim gelinen noktada bir takım eleştiriler sıralamak değil. Hiç olmazsa bu son olaylar gözümüzü açsın, bundan sonra olsun doların güvenilmez olduğu, bundan sonra da aynı güvenilmezliğini sürdüreceği gerçeği kabul edilerek yeni arayışlara girilsin. Söz gelimi ülkelerin kendi paraları ile alışveriş yapmaları yönünde gelişme sağlansın. Bir diğer ifadeyle bir süredir başlatılmış olan milli paraların dış ticarette kullanılması girişimleri ciddiyetle sürdürülsün. Bundan sonra olsun üretimden çok gösterişe ve tüketime yönelik yatırımlar için borçlanmaya gidilmesin.
Dün itibariyle doların ateşi düşmeye başladı. Bu düşüş devam edip normal seyrine ulaştığında geçmiş unutularak yeniden dolar güvenli olarak görülmesin. Kısacası tedbir elden bırakılmasın. Özellikle de bir takım açıklamalar ile gönlümüzün alınmasına adlanılmasın.
Ancak, görünen o ki, ABD, AB ve NATO’ya yönelik bakışımız ve değerlendirmemiz son gelişmelere rağmen değişmemiş. Hâlâ vazgeçilmez hedef AB ve stratejik müttefik olarak ABD belirtiliyor. Hâlbuki yaşanan ihanet ve sıkıntılardan ders alınmadığı takdirde bunların tekrarı olabilir, belli periyotlarla benzer sıkıntılara muhatap olacağız demektir. Gönül, bu tür ihanetlerin son olmasını istiyor.
Yapılan işlerin ve atılan adımların iç politikada kullanılması yadırganacak bir husus olmamakla birlikte, iç politika malzemesi ülkemizin ve insanımızın sürekli olarak sıkıntıya sürüklenmesine sebep olunmamalıdır. Çünkü ülkeyi yönetenlerin asli görevi ülkenin sorunlarına çözüm bulmak, eski soruların tekrarını önlemektir. Yapılan yanlışlar sebebiyle ortaya çıkan her krizin arkasından ülkeyi yönetenlerin kendilerinde hiçbir sorumluluk görmeyerek bir takım iç ve dış sorumlular bulup, suçu bunların üzerine atmaları gerçek bile olsa ilgilileri sorumluluktan kurtarmaz. Hemen belirteyim ki, son ekonomik krizin daha çok siyasi olduğunu, ABD’nin ülkemizi köşeye sıkıştırmak ve istediklerini alabilmek için başvurduğu bir ekonomik terör olduğu hususunda tereddüt yok. Ancak, şimdiye kadar uygulanan politikaların da gözden geçirilmesi, hiç olmazsa bundan sonra olsun ABD ya da bir başka devletin ülkemizi köşeye sıkıştırmak için ekonomiyi siyasi bir silah olarak kullanmasının engellenmesi gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.