M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Balkondaki Aylandoz

Balkondaki Aylandoz

Balkonumdaki saksılardan birinde bir aylandoz ağacı bitmiş, boyu kırk santim oldu. Onu da diğer balkon bitkilerim gibi elimden geldiği gücüm yettiği kadar suluyorum. Bu ağaç pek sevilmez, dalı yaprağı kopartılırsa kötü bir koku çıkar. Bendeniz aylandozu çok severim.  Türkiye’yi yeşillendirmek için ondan istifade edilmesi gerekir. Hiç zahmetsiz, pek kolayca her yerde yetişir. Bir yeri sardığı zaman kökünü kurutmak zordur. Havayı tadil eder. Otoyolların ortaları bu ağaçla yeşillendirilse birkaç sene içinde büyür, geceleyin karşı taraftaki ışıkları perdeler, trafik güvenliğine yardımcı olur, hava kirliliğini giderir. Kaç sene oluyor, Harem İzmit arasındaki yolun ortasının aylandozla yeşillendirilmesi konusunda bir yazı yazmıştım. Tarım uçaklarıyla Türkiye’nin her yerine bu ağacın tohumları atılmalıdır. Aylandozu sevmemem mümkün değil. Bütün yeşil bitkiler gibi o da Allah’ı zikr ediyor. Bitkiler insanların konuştuklarını anlayabiliyor, hattâ içlerinden geçeni bile. Türkiye’nin yemyeşil bir ülke olmasını istiyorum. İklimler değişiyormuş, bir kısım bölgelerimiz ileride çölleşebilirmiş. Olabilir. Biz de dünyanın her yerindeki çöl bitkilerini araştırmalı, bulmalı, ülkemize getirip yetiştirmeliyiz. Soğuk ve yüksek yerlerde tundra bitkileri, çok kurak ve çorak yerlerde Arizona çölü çalıları... Ama, yetişebilecek her yerde bitki. Zaruret olmadıkça bir tek ağacın ve çalının bile kesilmesine rızam yok. Orman yangınlarının kundakçısı rantçıları bir defa daha tel’in ediyorum. Elleri kırılsın, tepe üstün düşsünler, mekânları ateş olsun.

***

Bayram ziyaretlerinde bazıları, yakınlarının mezarlarındaki yeşil otları ve bitkileri temizletiyor. Bu çok yanlış bir iştir. Mezar bitkileri orada yatan kimse için rahmet vesilesi olur.

***

Merhum Hattat Hâmid beyin yazdığı nefis bir hilyeyi merhume Rikkat hanım tezhiplemiş.  Bundan bir miktar, Hüseyin Salahi beyin Seçil Ofset matbaasında bastırttım. Çok güzel oldu. Bir çerçeve fabrikası ile anlaşıp toptan ucuz çerçeve yaptıracağım. Bakalım kaça mal olacak. Bu işi becerebilirsem, bir kısım Müslümanlar, sağa sola, eşe dosta çok nefis sanatlı bir Hilyeyi pek ucuz bir fiyata elde edebilecekler, hediye edebilecekler. Kadim dostum Profesör Uğur Derman beyefendiye, Hilyeyi bastırma izni verdiği ve baskısıyla ilgilendiği için samimî teşekkürlerimi sunuyorum. Zenginlerimizin, yazısı ve tezhibi orijinal, dar gelirlilerimizin aslına uygun güzel baskılı hilyeler edinip evlerinin ve işyerlerinin en görünür yerine asmaları temenni olunur. Bizim Müslüman yeni zenginin 300 bin dolarlık otomobili var ama ne ofisinde, ne evinde hilyesi var. Bu zenginlik içinde bu fakirliğe aklım ermiyor.

***

Birine: Allah’ın büyük nimeti ekmeğe saygılı ol. Ekmek ziyan etme. Ekmeği israf etme. Ekmeğe büyük saygı besle. Kurumuş bayatlamış ekmekleri çöpe atma. Ekmeğe hürmet edersen aziz olursun. Ekmeğe saygısızlık ve hakaret edersen zelil olursun.

***

Yaşlı bir adam otomobil sürüyor, bir ara trafik kilitleniyor. Yaşlı, durmadan deliler gibi kornaya basıyor, kafa şişiriyor, huzur bozuyor. Biri yaklaşıp, amca trafik kilitli, korna ile açılmaz deyince herif (hak ediyor) sinlikefli küfürler savuruyor. Bu vak’a gerçektir. Bazı insanlarımız bu hale düştü. Yüzde kaçı?..

***

Şu dediklerim yapılmazsa Türkiye düzelmez:

Dünyanın en iyi eğitim sistemi ve okulları Türkiye’de olacak ve bunlarda çok vasıflı Türkiyeliler yetiştirilecek.
Ülkenin bütün işleri, hizmetleri hikmetle bilgelikle idare görülecek.
Dünya şeffaflık ve temizlik anketinde Türkiye birinci olacak.
Tarihî, sosyal, kültürel arızalar, kazalar tamir edilecek, devamlılığa dönülecek.
İki büyük güç din ile devlet birleşecek.

***

Hafta içinde İstanbul yakınındaki bir ormana gitmiştim. Yemek yerken, kül rengi bir kedi yavrusu geldi, onu doyurdum. Kedinin o günkü rızkı bizim elimizden verildi... Dönüşte, şırıl şırıl akan bir pınardan iki bidon su doldurdum. Pınarı 1999’da Şebinkarahisarlı bir hayırsever yaptırmış. Kitabedeki isim yazılı kısım kırılmış. Çeşmenin etrafı çöplük gibiydi. Birtakım vatandaşlar gidip geziyor, piknik yapıyor, hava alıyor, sonra etrafı yangın yeri gibi bırakıyor. Halkımızı niçin terbiye edemiyoruz? Japonlar böyle mi?

***

İstanbul şehir olmaktan çıktı, yaşanmaz canavar bir kent oldu.

***

Ormanda geyik yetiştirme istasyonu gördüm, geyikleri görmedim. İyi bir şey ama geyikleri, birtakım alçak ve namussuz haydutlardan nasıl koruyacağız?.. Japonya’daki Nara şehrinin geyiklerini hatırladım. Caddelerde, parklarda serbestçe dolaşıyor ve halkın ikram ettiği yiyecekleri yiyorlar. Ne muazzam güzellik, ne güzel bir insanlık örneği. (Lütfen /Naranın Geyikleri/ kelimeleriyle internete bakınız.)

***

Cep telefonunun ne büyük bela olduğunu hergün daha iyi anlıyorum. İnsanlar telefon esiri, bağımlısı olmuşlar. Eroinden daha kötü bir bağımlılık.

***

Hoparlörleri 100 desibel şiddetinde açan bir zata sordum: Siz akustik ilmi diye bir bilgi dalı bulunduğunu biliyor musunuz? Şaştı kaldı, hiç duymamış. Bilseydi ses cihazlarını bu kadar fazla açmazdı.

***

İmam Şâfiî hazretleri Mekke’de yaşıyordu. Bir ara dışarıdan bir zat ona bir miktar para göndermiş, lütfen bu parayı muttaqi fakir ulema ve fukahaya dağıtınız diye yazmıştı. İmam Şafiî’nin de durumu maddî bakımdan çok sıkıntılıydı ama kendisine bir kuruş bile ayırmadan paranın tamamını dağıtınca yakınlarından biri “Keşke bir miktar da siz alsaydınız?” sorusuna, düşünmedim değil ama taqva şartı olduğu için korktum alamadım cevabını vermişlerdi. Halbuki o zamanın en taqvalısı müctehid bir İmamdı.

***

Hazret-i Ömer el-Faruk radiyallahuanh efendimiz, “Mü’minlerin emiri olmasaydım müezzinlik yapardım” buyurmuşlardır. Zamanımızda hiçbir varlıklı, zengin, elit aile yeteneği olan oğullarından birini müezzin olarak yetiştirmiyor. Mühendisliği, doktorluğu üstün görüyorlar. Benim param olsa, dünyanın en büyük musiki mekteplerinde beş süper müezzin yetiştiririm. Müezzinliğin yanında ilim, irfan, sanat. Bunların çinicilik, seramik, edirnekâri, sadefkarlık gibi sanat atölyeleri olur. Müezzinlik maaşını, kimseye göstermeden tasadduk ederler. İnşaallah bu hayalî müezzinleri tasvir eden bir yazı kaleme alayım. (Müezzinlik yapabilmek için müzik kulağına sahip olmak, sesi güzel olmak gerekir. Böylesi, binde bir değil, on binde bir çıkar. Bunları bulmalı, yetiştirmeli... Mutlaka ilmî çalışmalar yapacaklar, sanat ürünleri vereceklerdir ki, maaş almadan yaşayabilsinler.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi