AK Parti-DTP gerilimi kime yarar?
Türkiye'de siyasetteki kutuplaşmanın temposu hiç düşmüyor.
Son iki yıl, başta CHP olmak üzere laikliğe özel vurgu yapan kurumlarla AK Parti arasındaki kutuplaşma ile geçti.
Türkiye gerildikçe gerildi.
Sonuçta geldiğimiz nokta ortada.
Abdullah Gül 367 ile Meclis'te seçtirilmese de Cumhurbaşkanı.
AK Parti kapanma davasıyla yaralı hale gelse de iktidarda.
Kuşatmalar, emuhtıralar, özde ve sözde laiklik dayatmaları neredeyse unutuldu.
Sonuca bakınca şu sorunun cevabını kimin vereceğini merak ediyorum;
Peki, biz bunları niye yaşadık?
Şimdi benzer bir süreç AK Parti ile DTP arasında yaşanıyor. Ve hemen herkes birden yükselen bu gerilimi nedenini merak ediyor.
Acaba birileri düğmeye mi bastı?
Böyle düşünülüyor, çünkü sıradan insanlar bilinçaltlarındaki derin korkunun uygulamaya konduğu kanısında.
Yani herkesin kafasında Türkiye bu kez Türk-Kürt kavgasına sürükleniyor düşüncesi var.
Yıllardır bölgede zaten gerilim siyaseti hüküm sürüyor.
Şimdi aynı şeyin yerel siyaset üzerinden yürütülmesi Türkiye'ye ve AK Parti'ye değil tam aksine perde arkasında görünen PKK'ya yarayacağı o kadar açık ki...
Biraz geriye gidelim, yani 22 Temmuz 2007'ye...
O seçimlerde AK Parti'yi güçlü kılan neydi?
Hiç tartışmasız o bölgelerde yarattığı barış iklimi.
Bölge halkı, yerel kanaat önderlerinin deyimiyle "dinine ve diline" sahip çıkan iki parti etrafında toparlanmıştı.
İlginçtir şimdi bu iki parti kılıçları çekmiş hesaplaşıyor.
Bir kitle partisi olan AK Parti'nin bu kısır hesaplaşmaya girmeden başka bir yol bulmasında yarar var.
Çünkü son iki haftalık siyasi gerginlik AK Parti'den çok DTP kadrolarını harekete geçirdi. Parti içinde ciddi bir dayanışmanın yaratılmasına yol açtı.
Ayrıca bu gerilim siyaseti öylesine etkili oldu ki, siyaset kulislerinden gelen haberlere göre DTP uzun dönemdir önemsediği "Çatı Partisi" projesini bile askıya aldı.
Anlaşılan yerel seçimlere kadar bölgeye yoğunlaşmak DTP için çok daha önemli.
Eğer gerilim siyaseti böyle sürerse ve hükümet tarafından demokratik bir açılım yapılmazsa, bırakın bölgedeki "kaleleri" almayı, seçim kayıpları bile yaşanabilir.
AK Parti ikinci iktidar dönemi de olsa bu gerçeği görmek zorunda.
Tantan DSP yolunda
Bir zamanlar İçişleri Bakanlığı yapan Sadettin Tantan'ı hatırlıyor musunuz? 2000'li yıllarda kamuoyunu sarsan isimleri birbirinden ilginç operasyonlara imza atan Tantan'ın birden merkez partilere meydan okuyup tek başına siyasete atılmasını herkes ilgiyle izlenmişti.
Biraz da yakın çevresinin itelemesiyle bu yolculuğa çıkan Tantan, 3 Kasım 2002 seçimlerinde nasıl bir duygu yaşadı bilmiyorum ama onu ilgiyle izleyenlerin şaşkına döndüğü kesin.
Sonraki arayışları da bir işe yaramadı.
Ama en son başına gelenler gerçekten siyaset tarihimizde pek az rastlanır cinsten.
Birkaç ay önce DSP içinde Rahşan Ecevit ile Zeki Sezer arasında ciddi bir gerginlik vardı.
İşte tam o günlerde biz de Sadettin Tantan ve ATO Başkanı Sinan Aygün'ün DSP'ye geçeceklerini yazmıştık.
Bir süre önce bir siyasetçiyle karşılaştığımızda ilginç bir anekdot anlattı:
"O yazınız eksikti. Çünkü Sadettin Tantan'la DSP arasındaki görüşmeler bitmişti. Bu görüşmelere göre Tantan partisini olağanüstü kongreye götürecek ve DSP'ye katılma kararı verecekti. Ama Rahşan Ecevit olayı patlayınca unutuldu."
Gerçekten ilginç değil mi?
Şimdi DSP'nin, unuttuğu Tantan'a bugünlerde belediye başkan adaylığı için teklif götüreceği konuşuluyor.
Herkesin aklına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı gelebilir ama Tantan'ın niyeti, İstanbul Fatih'ten DSP adayı olmak.