Eğitim analizleri sentezleri
Meseleleri, krizleri, dertleri önce parçalara ayırıp analiz yaparak incelemek, çözmek; bu iş bittikten sonra sentez yaparak çareleri, çözümleri ortaya koymak gerekir.
Doğru analizler vardır, yanlış analizler...
Doğru sentezler vardır, yanlış olanları vardır.
Doğrularla yanlışlar birbirine karışmış olanları vardır.
Türkiye’mizin çok büyük bir krizi, derdi, buhranı var: Millî eğitim meselesi...
Bunun parçaları nelerdir:
Eğitim sistemidir.
Eğitimciler, öğretmenlerdir.
Ders kitaplarıdır.
Öğrencilerin kalitesidir.
Çok kısa tahlil edelim:
Eğitim sistemimiz ideolojiktir. Egemen azınlık vesayet sisteminin zorladığı çağ dışı bir sistemdir. Millî kimlik ve kültürümüze, evrensel eğitim değerlerine uymamaktadır.
Bir milyonu aşan öğretmenlerimizin genel kalitesi tartışılmalıdır. Mesela bizim öğretmenlerimiz Singapur veya Finlandiya öğretmenlerinin seviyesinde midir? Bizde öğretmenlik, eğitim konusu gerektiği kadar önemseniyor mu?
Ders kitaplarımız Fransa, Almanya, İngiltere gibi ileri ülkelerin ders kitaplarıyla kıyaslandığında onların seviyesinde midir, yoksa onların çok altında mı?
Bizde bütün gençlerin lise, ardından üniversite tahsili yapması hedefleniyor. Bu doğru mudur? Almanya’da olduğu gibi, ilköğretimden sonra çok sıkı sınavlar yapılarak, liselere ancak ehliyeti, liyakati, kabiliyeti, istidadı olan gençlerin alınması gerekmez mi?
Kısa bir sentez yapalım:
Egemen azınlık vesayet sistemi iç sömürgeci sistemin ideolojik eğitim sistemi kökten değiştirilmelidir.
Onun yerine millî kimliğe, millî kültüre, evrensel değerler üzerine oturtulmuş bir sistem getirilmelidir.
Eğitimde popülist siyasetlere kesinlikle son verilmelidir.
Halen Fransa’da, eskiden bizde olduğu gibi çok sıkı lise bitirme ve bakalorya sınavları yapılmalıdır.
Eğitimde kemiyete (kelle sayısına) değil, keyfiyete, vasfa önem verilmelidir.
Ders kitapları, dünyanın en iyi ve güzel kitapları olmalıdır. Türkiye bu konuda dünya birincisi olmalıdır.
Okuyamayacak gençler kesinlikle liselere alınmamalı, Almanya’da olduğu gibi meslekî eğitime yönlendirilmelidir.
İngiltere’nin Eton veya Oxford Christ Church Kolejleri gibi dünya çapında üstün okullar açılmalıdır.
Eğitime kalite getirilmelidir.
Hedef: Türkiye eğitim, okullar, bilhassa liseler konusunda dünya birincisi olmalıdır.
Yeni nesillere zengin edebî yazılı Türkçe öğretilmelidir. Zengin genel kültür kazandırılmalıdır.
Doğru düşünmek, mantık öğretilmelidir.
Liselerde gençliğe bilgi, aksiyon estetik boyutu kazandırılmalıdır.
Eğitim konusundaki tabular yıkılmalıdır.
Karma eğitim faydalı mı, zararlı mı, çok ciddî ve seviyeli şekilde tartışılmalıdır.
İspanya’da Frankist eğitime son verildiği gibi, bizde de Kemalist eğitime son verilmelidir. (Kemalizm: M. Kemal’in ölümünden sonra Dönmeler tarafından fabrike edilmiş ideolojidir.)
İngilizler Eton’a kız öğrenci almıyorlar, orada karma eğitim yapmıyorlar...
Bir ülkeyi, bir devleti, bir milleti ayakta tutan eğitimdir, okullardır, öğretmenlerdir.
Eğitim krizini çözemezsek geleceğimiz karanlıktır.
Fransa’da Katolik okulları olduğu gibi bizde de Müslüman mektepleri olmalı, bunlar laik okullarla rekabet etmemeli, yarışmalıdır. Fransa’da Katolik okulları laik liselerden daha kalitelidir.
Fransa’da Müslümanların İbn Rüşd lisesi, bir anket sonucu ülke genelinde dördüncü başarılı okul olmuştur.
Bendeniz bir Türkiyeli olarak, ülkemin eğitim sisteminin, okullarının, öğretmenlerinin, ders kitaplarının dünya birincisi olmasını istiyorum. Bunda bir olumsuzluk, aykırılık, uygunsuzluk var mıdır?
Müslüman olmam, islamî kriterlerin ışığında düşünmem, yazmam, çare ve çözümler üretmem suç mudur?
Karma eğitim niçin tartışılamasın?
M. Kemal zamanında Galatasaray Lisesi’ne kız öğrenci alınmış mıdır? Alınmamıştır. Yakın tarihte bu okuldaki bir takım taciz rivayetleri ayyuka çıktı. Bunu niçin örtbas ediyorlar?
**
Müslümanlara yüz desibel şiddetinde bağırıyorum:
Kasıtlı ve planlı şekilde dinin içi boşaltılıyor.
Yine kasıtlı olarak tasavvufun içi boşaltılıyor.
Bu konuda dinsizlerle dindar görünen din sömürücüleri işbirliği yapıyor.
Dinin ve tasavvufun içi boşalırsa bina çöker, herkes enkazın altında kalır.
**
Ekmek azizdir, ekmek ulu nimettir. Bu nimete nankörlük eden Müslüman bir toplum sille yer, tokat yer, darbe yer.
Müslümanların değil bayat bütün bir ekmeği, bir dilimini, bir lokmasını bile ziyan etmemeleri gerekir.
Kur’an kurslarında, yatılı İmam-Hatip okullarında, Müslüman öğrenci yurt ve pansiyonlarında bir lokma ekmek, bir kaşık yemek, bir tek pirinç tanesi bile çöpe atılmamalıdır.
Atanlar, atılmasına göz yumanlar nimet hainidir.
Ekmek çarpar, nimet çarpar.
**
Yanımda iki kişi bir yerde çay içiyordum. Aynı mekânda bulunan başları örtülü birkaç kız o kadar gülüştüler ki, çaylarımızı acele içtik ve oradan kaçtık.
**
Edeb olmadan kemal olmaz. Edepsiz kişiler kâmil değildir.
**
Gayr-i âdil kanunlarla adalet olmaz.
**
Reisi olmayan aile çökmeye mahkûmdur.
**
Ünlü bir kişi 11 yaşındaki kızı alıkoyuyor, tıs yok, gık yok. Aynı suçtan zavallı Hüseyin Üzmez’in canına okumuşlar, linç etmişlerdi.
**
Felsefe kültürüne, geniş genel kültüre sahip olmayanlar hukuk mimarı ve yüksek mühendisi olamaz. Hukuk teknisyeni olabilir.
**
Şiddetli dolu otomobillerin camlarını kırmış. Malı olanın başı dertten kurtulmaz.
**
Zaruret olmadıkça bir tek ağacın bile kesilmesine rızam yok.
**
Tarım arazilerinin betonlaştırılmasını protesto ediyorum.
**
İmkânı olan, apartman dairesinde değil, bahçeli müstakil evde otursun.
**
Sağlığını korumak isteyen kimyevî ilaçlar tüketmesin, haftada üç gün sabah akşam onar damla çörek otu yağı içsin.
**
İstanbul’un havası çok kirlendi. Bu havayı soluyarak sağlıklı yaşamak, sağlıklı kalmak mümkün değil.
**
Devamlı olarak bembeyaz, en beyaz, çok beyaz ekmek tüketmek uzun vadeli intihardır. Sağlıklı yaşamak için kepekli ekmek yiyin.
**
Ölü su içmeyin, ölü su yavaş yavaş öldürür.
**
Kalitesiz artezyen sularını filtre edip memba suyu diye satıyorlarmış.
**
İki sene önce bir camide cuma namazında hatip efendi, kabile kelimesinin a’sını uzatarak okudu. Kaabile Osmanlıcada ebe kadın manasına gelir. Hatiplerin minberlerde Türkçe hatası yapma hakları ve şansları yoktur.
**
Herkes gücünün yettiği kadar sadaka versin. Parası olmayan kardeşinin yüzüne gülsün. Tebessüm de bir sadakadır. Az sadaka çok belayı def’ eder.
**
Başkalarının analarına, karılarına, bacılarına, kızlarına kötü gözle bakanlar, göz zinası yapanlar iffetsiz ve namussuz kimseler midir?
**
Ehl-i dünya zengin, iki porsiyon ana yemekle doymadı, kanaatkâr Müslüman yarım porsiyon yemeği bol ekmekle yiyerek mükemmel bir şekilde karnını doyurdu.
**
Sonradan görmüş o muhterem zat, baklavanın üzerine kaymak, sakızlı dondurma, tahin ve Antep fıstığı koydurmuş.
**
Ah Arakan Müslümanları!..